Translate

Sayfalar

13 Mart 2011 Pazar

Umberto Eco’dan Çirkinliğin Arkeolojisi

Umberto Eco’dan Çirkinliğin Arkeolojisi





Daha bizler güzelliğin tanımını yapamadan, hâlâ lafa gelince “güzellik görecelidir” diyerek işin içinden sıyrılma yollarının peşinde koşarken, Umberto Eco tüm derinliğiyle Çirkinliğin Tarihi’ni kaleme almış. Bundan birkaç yıl önce yayınlanan Güzelliğin Tarihi’nden sonra hem güzellik kavramının tamamlayıcısı olarak, hem de başta Batı kültüründe olmak üzere, dünya kültür tarihindeki çirkinlik algısının arkeolojisini yapıyor. Ama öyle sandığımız gibi, genel bir çirkinlik tanımı ardından ilk çağdan günümüze çirkinler nelerdi, kimlerdi şeklinde bir sıralamayı takip etmiyor Eco. Zaten takdir edersiniz ki, böyle bir sıralama ona yakışmazdı. Kitabı okuduktan sonra “çirkin” kavramının tüm eksiklerini giderecek, belki de Çirkin Kral tanımlamasının arkasında yatan gerçekleri daha iyi ayırt edebilecek duruma geleceksiniz.


Antik Yunan’da iç güzelliği önemliydi
İlk bölümde çok tanrılı dinler dönemindeki güzelliğin hakim duygu olmasını ele alıyor Eco. “İlkel” olarak adlandırılan kabilelerdeki totem, tanrı sembollerinden Antik Yunan dünyasındaki genel güzel ve çirkin ayrımını değerlendiriyor. Bu dönemde filozoflar aracılığıyla “ideal” olanın peşinde koşan insanoğlu, şekil güzelliği ile iç güzelliği ayrımının da altını çizerek “görecelik” kavramını belirginleştiriyorlar. Aslına bakacak olursak, biraz da filozofların etkisiyle eskilerin “güzellik”le neyi kastettiği açık olmadığı için, çirkinliği de tam olarak belirleyemediklerini dile getiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans