Translate

Sayfalar

13 Ekim 2022 Perşembe

Uzun Süreli Gözlemler

 

Pier Paolo Pasolini (1922-1975), Antonio Gramsci’nin küllerinin saklandığı mezarı başında, 1970. “Yeryüzünde olmanın / umutsuz tutkusundan vazgeç mi / diyeceksin bana ey süssüz ölü?” (Pasolini, Gramsci’nin Külleri, 1957, çev. Rekin Teksoy).

 

Kennedy’nin ölümünü gösteren 16 milimetrelik kısa filmi düşünün. Kalabalık arasından bir seyircinin çektiği film, tek-plan bir çekimdir – düşünebileceğiniz en tipik tek-plan çekim. Seyirci-kameraman, aslında kamera açısını kendisi seçmiş değildir; tek yaptığı, o sırada tesadüf eseri bulunduğu konumdan filmi çekerek, objektifin değil kendisinin gördüğü şeyi kadraja almak olmuştur.

Demek ki, tipik tek-plan çekim, özneldir.

Burada, Kennedy’nin ölümünün imkân dahilindeki yegâne filminde, diğer görüş açılarının tümü eksiktir: Kennedy ile Jacqueline’inki, bizzat suikastçının ve suç ortaklarınınki, daha iyi bir görüş noktasında bulunanlarınki, polis korumalarınınki vs.

Bir Kör Tarafından Bana Verilen İlk Ders

Pasolini (1922-1975), annesi Susanna Colussi’yle birlikte, Roma 1963.

 

İlk anılarımız görsel niteliklidir. Hafızada hayat bir sessiz film olur. Hepimizin zihninde, hayatımızın ilki veya ilklerinden bir tanesi olan bir görüntü vardır. Bir göstergedir o görüntü – dilsel bir gösterge. Dilsel gösterge olması demek, bir şey anlatması veya ifade etmesi demek. Benim hayatımdaki ilk görüntü, kasvetli ve loş bir yola bakan bir pencerede kıpırdamadan asılı duran beyaz, şeffaf bir perde. O perde bana azap veriyor, içimi daraltıyor: korkutucu veya çirkin bir şey değil, kozmik bir şey olarak. Bolonya’da doğduğum orta sınıf evinin ruhu o perdeye sinmiş ve onda vücut bulmuş. Perdeyle aşağı yukarı aynı tarihe denk gelen diğer görüntüler: cumbalı bir oda (ninem uyurdu orada); “düzgün” ağır