Translate

Sayfalar

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Sürrealizm ( Gerçeküstücülük )

Sürrealizm (Gerçeküstücülük)
1920'lere doğru başlayan edebiyat ve sanat akımıdır. 1917'de şair Apollinaire, «gerçeküstücü dram» diye nitelenen bir oyunu (Tiresias'ın Memeleri) sahneye koydu. Böylece Paris'te Birinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, gerçeküstücülük akımı başladı. Savaşın saçmalığına ve burjuvazinin tutumuna başkaldıran üç genç ozan, Louis Aragon (doğ. 1897), Andre Breton (1896-1966) ve Philippe Soupault (doğ. 1897), toplumu, onun ahlâk değerlerini, estetik geleneklerini, akla ve mantığa güvenini altüst etmeğe karar verdiler.

Gerçeküstücüler gerçek dışı fantastik), alışılmadık ve yıkıcı kaynaklardan yararlandılar. Ortaçağ'daki büyü ve mezhep sapkınlığından, Jerome Bosch'un ve Goya'nın cehennemlerinden, romantizmden. Kara Afrika, Okyanusya, Amerika halk sanatlarından esinlendiler; Douanier Rousseau'nun resimlerini, Lautreamont ve Rimbaud'un şiirdeki hezeyanlarını, Alfred Jarry'nin tiyatro alanında başkaldırışını sevdiler.

Marx'a ve devrimci Rusya'ya hayran oldular. Freud'un izinden giderek çocukluk, bilinçaltı ve çılgınlık dünyasına daldılar. Nükte ve alayı işleyerek ready made'i, yani ressam Marcel Duchamp'ın (1887-1968) sanat eseri diye imzasını attığı o, «hazır» eşyanın (bir tabure ve bir bisiklet tekerleği) yan yana konuşunu keşfettiler.




«Gerçeküstücülük Bildirisi»nin yazarı Fransız şairi Andre Breton, Aragon ve Soupault ile birlikte, bu akımın kurucusu ve «piri» oldu.

Gerçeği Aşmak

Adından da anlaşılacağı gibi, gerçeküstücüler, gerçeği aşmağa, görünüşün de ötesine geçmeğe çalıştılar. Rüyanın her şeyi yapabilecek güçte olduğuna, bilinçaltının mantık karşısındaki üstünlüğüne inandıklarından, her olanağa başvurarak yasakları altüst etmeğe, bile bile şaşırtıcı davranışlarla insanların huzurunu bozmağa giriştiler.

Bir sürü kepazelik çıkardılar: bir avizeye asılarak edebi bir toplantıyı baltaladılar, şaşkın bir seyirci kitlesi önünde, sahnede miyavlayıp, durup dinlenmeden el sıkıştılar, canlı örümcekleri yediler, Sorbonne'da, bir ayaklarını süt kovasına batırarak, orduya, cezaevlerine, üniversitelere, dine karşı ağızlarına geleni söyleyerek konferanslar verdiler. Rüyalarını yazdılar, emir üzerine uyuma ve kendinden geçmiş haldeyken konuşma talimi yaptılar.

1920 yılında Breton ile Soupault'un birlikte yazdığı Magtietik Alanlar'ın yayımlanışı, otomatik yazının icadı oldu. Edebi eser kavramını reddederek ortaklaşa metinler yayımladılar. Rastlantı, onlar için, tükenmek bilmeyen bir esin kaynağıydı: gazetelerden kesilmiş başlıkları ve harfleri birleştirerek bir şiir yaratıyor, karmakarışık malzemeyi birbirine yapıştırarak bir tablo veya bir heykel yapıyorlardı.

Güven verici olmayan, üstelik seyirciyi tedirgin ederek «yaşamın bağrına sokan» bir güzellik aradılar. Andre Breton gibi, rasgele olan, durmadan kuşkuya düşen, «çılgın bir aşk»ın arayıcılığına koyuldular.

Harikalar Alemine Açılan Bir Kapı


1924 yılında Andre Breton, Gerçeküstücülüğün Bildirisi'ni yayımladı: hayatın sorunlarını çözümlemek için harikaya ve hayal gücüne başvurdu.

O tarihten beri, bu akım bütün ülkelerden pek çok sanatçıyı, özellikle ressamlarla ozanları peşinden sürükledi. Bunlardan Marcel Duchamp, resim sanatından vazgeçerek, kendini satranç oyununa verdi; Max Ernst (1891-1976), yapıştırmalar'ı icat etti; Picabia (1873-1953) dişli çarklardan oluşan garip, hayali makineler yarattı; Andre Masson (doğ. 1896) ise, kendini otomatik resme verdi. İtalyan De Chirico (doğ. 1888), İspanyol Picasso, Salvador Dali (doğ. 1904), Belçikalı Rene Magritte (1898-1967) ve Paul Delvaux (doğ. 1897) görünüşte hiç bir mantığı olmayan öğeleri bir tuvalde biraraya getirerek irkiltici bir rüya ve doğaüstü atmosferi yarattılar. Amerikalı Man Ray (doğ. 1890) fotoğraflarla alışılmadık kurgular yaptı.

Gerçeküstücü edebiyat ve şiiri özellikle Fransız yazarları temsil ettiler: Antonin Artaud (1896-1948), Robert Desnos, Paul Eluard, Rene Char (doğ. 1907), Aragon. İspanyol Luis Bunuel (doğ. 1900) garip bir sinema yarattı (Bir Endülüs Köpeği, Altın Çağ).

Hep Canlı

Ama topluluk çok kısa bir süre içinde bölündü: Aragon ve Eluard gibi bazıları siyasal bir amaca (komünizm) yönelmek isterken, bazıları buna yanaşmadılar. Andre Breton, ölümüne kadar çağımızın bütün edebiyat, sanat ve felsefe tarihini etkilemiş bulunan bu akımın değişmez ve uzlaşmaz «baba»sı olarak kaldı.

Gerçeküstücü anlayış günümüzde de birçok ressam ve ozanla sürüp gitmektedir. Bu anlayış özellikle yaşama ve düşünme tarzımıza damgasını vurmuştur: duvarları süsleyen afişler, bizi büyüleyen yararsız veya garip nesneler, değişme tutkusu ve gençliğin yerleşmiş düzene karşı ayaklanması bunun açık belirtileridir.

Dada Akımı

Gerçeküstücülüğün kökeni, 1916 yılında Zürich'te Tristan Tzara (1896-1963) tarafından temelleri atılan Dada akımıdır. Bu saçma ad, bir grup ressam ve yazar tarafından (Tzara, Hans Arp, Picabia, Marcel Duchamp, Max Ernst) geleneksel toplum, sanat ve kültüre başkaldırdıklarını göstermek üzere bile bile seçilmiştir. Özellikle, Almanya ve Fransa'da etkinlik gösteren Dadacılık, «sözsüz şiir» ve yapıştırılmış kâğıtlardan oluşan deseni yarattı. Ama çok geçmeden, yıkıcılık tutkusu kendi üstüne yöneldi ve akım «patlayarak» gerçeküstücülüğü doğurdu.

Nefis Kadavra

Gerçeküstücüler çok nükteli bir oyun icat ettiler: oyunculardan her biri eline bir kâğıt alır; bir cümlenin ilk sözcüğünü ötekilere göstermeksizin yazar. Sonra herkes kâğıdı katlayıp soldaki komşusuna geçirir ve sağdaki komşusunun kâğıdını alıp üstüne başka bir sözcük yazar.

Böylece tur tamamlanıncaya kadar devam edilir. Bu oyunda elde edilen ilk cümle şu olmuştu: «nefis kadavra yeni şarabı içecek», oyunun adı da buradan gelir. Bu oyun, herkesin bir parçasını yapacağı bir desenle de oynanabilir. Böylece yaratılan «eserin» bütünü, çoğu zaman şaşırtıcıdır!




«Dostların Buluşması» (1922), Max Ernst'in tablosu: 1. Crevel, 2. Soupault, 3. Arp, 4. Ernst, 5. Morise, 6. Dostoyevski, 7. Raffaello, 8. Fraenkel, 9. Eluard, 10. Paulhan, 11. Peret, 12. Aragon, 13. Breton, 14. Baargeld, 15. De Chirico, 16. Gala Elouard, 17. Desnos. Özel koleksiyon, Hamburg.





(Solda) «Baca Görünüyor», İtalyan ressamı Giorgio De Chirico'nun eseri: zaman ötesinde, insandışı garip bir evren; bacasından bir duman kümesi çıkan minik lokomotiften başka hayat belirtisi olmayan, kaygı verici bir mimari. Annunciata Galerisi, Milano.

(Ortada) «İşte Kadın» (1915), her şeyi alaya alması ve rezalet çıkarma tutkusuyla gerçeküstücülüğe ortam hazırlayan. Dada akımının «seyyar satıcı»sı Francis Picabia'nın eseri. Robert Lebel koleksiyonu, Paris.

(Sağda) «Ready-made» (1921), Marcel Duchamp'ın eseri: bir el terazisi, mermer parçaları ve mürekkepbalığı kemikleri, küçük bir küf kafesinde rasgele biraraya getirilmiş; altında İngilizce su yazı var: «Rose Selavy niye aksırmasın?»




«Yumuşamış Saatler», gerçeküstücülüğe «dakika başına yeni bir fikir» kazandırmakla övünen «dâhi» ressam Salvador Dali'nin eseri. Çağdaş Sanat Müzesi, New York.



On beşinci Louis stili bir yatağa uzanmış inek: Luis Bunuel'in «Altın Çağ» (1930) adlı filminden bir görüntü.



«Breton'un Ölümü», hipnotik uykunun ateşli taraftarı olan şair Robert Desnos'un eseri. Özel koleksiyon.

-----------------------------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans