Translate

Sayfalar

7 Ekim 2011 Cuma

Tiyatroda tarihi oyunlar - Siyasal Analiz Denemesi

Tiyatroda tarihi oyunlara bir tarihçi olarak bakmak deyimi, açıklamayı gerektiriyor. Bir tarihçi; tarihi oyunlara, tarih felsefesi ve toplum evrimi açısından bakmak zorundadır. Tarih felsefesi dendiği zaman, bu kavramı da açığa kavuşturmak gerekiyor. Tarih felsefesi de aslında yöntem olarak; tarih biliminin dil ve yöntemini (yani sosyoloji iktisat gibi bilimlerin yöntemini) izler. İşin aslında felsefe de bilimin metodunu izlediği ölçüde felsefedir zaten... Bunun tersi, felsefede de, tarih felsefesinde de metafiziğin şiirsel bulanıklığına sapmaktan başka bir şey değildir ...
Burada tarih bilimini tarif edecek değilim. Yalnızca tarih bilgisinin ve nihayet tarih biliminin çeşitli devirlerde değişen fonksiyonuna, kendisine sorulan soruya ve beklenen cevaplara değineceğim. Tarihçiliğin devirden devire değişen bu fonksiyonu, metodu ve yöneldiği amaçlar; çağın tarihi tiyatro oyunlarında da aynen görülür. Bu nedenledir ki, tarihi oyun işin aslında, derin bir kritiğin, düşünsel zenginliğin yansıdığı alan olmuştur. Tarihi tiyatro oyunları, kalitesinin yüksekliği ölçüsünde, yazıldıkları dildeki tiyatro edebiyatının görkemini arttırmıştır. Özellikle toplum ve düşünce hayatındaki evrim ve temellerin, yoğun biçimde ele alındığı yakın çağlarda; tarihi tiyatro ve roman yapıtlarının güçsüzlüğü o dili konuşan toplumun bir ölçüde, düşünsel güçsüzlüğünün simgesidir.
Bu nedenle tarihi oyunlara tarihsel kaba gerçekçilik açısından değil (buna isterseniz Ulunay'vari eleştiri diyebilirsiniz) de, yapıtın düşünsel içeriği ve savı yönünden bakıp, eleştirmek gerekir. Özellikle modern çağların dinamik yaşamı bu tür bir yaklaşımı salt haklı değil, aynı zamanda gerekli de kılmıştır.
Tiyatro denen olayın beşiği, eski Yunanistan'ın üzerinde bu açıdan fazla duramayız: Yunan tiyatrosunda trajedi, insanoğlunun dilemmasıdır. Trajik olanın çözülemezliği alın yazısıdır. Yunan trajedisi bu dilemmayı vurgulamakta çoğun mitologyadan yararlanır. Nietzsche gibi bir düşünür, klasik Yunan felsefesini tragedyanın oluşum ve gelişimine bağlamakta pek de haksız değil(1) ... Gerçek o ki idealist felsefenin yeşerip geliştiği kıta Yunanistan'ı, Tragedya sanatı için en verimli topraktı. Bizim Anadolumuz, yani eski çağların Ionya'sı ise tersine materyalist felsefenin ülkesi idi. Öyle bir düşünsel ortamda tragedya'nın kalıcı ürünlerini vermesi biraz zor olsa gerek.... Yunan'nın komedyası ise aktüel sorunları vurgulayan bir dal olarak gelişti.



Burada akla hemen şu soru gelecektir; Tarihçilik ilk büyük ürünlerini Batı Anadolu ve Hellas'da verdiği halde, niye tiyatroyu etkilemedi? Bunun için, klasik tarihçiliğin fonksiyonunu gözönüne getirmek gerekir. Antik Yunan tarihçiliği salt geçmişe ait olayları ve Yunan toplumuna komşu olan barbarların (!) ülkesi, toplum ve devlet sistemi hakkında bilgileri vermeyi amaç edinmiştir. Burada tarihçilik; etnoloji, linguistik ve coğrafyayı da ilkel anlamıyla içerir. Yunanlı, toplum sistemini ideal ve en gelişmiş olarak görür. Kitle'nin tarih bilincine dayanan bir eleştiri ve eyleme gereksinmesi yoktur. Bu nedenle geniş yığının sanatı olan tiyatro, tarihsel düşün ve yorumdan esinlenmeyecektir.
Ortaçağların tarihçiliği, Nasihatname motivi etrafında biçimlenir. Tarihçi, olayları kaleme aldığında; devlet ve toplum hayatını düzenleyen yöneticilere geçmişten örnekler verme amacındadır. Ortaçağın durağan toplum hayatında, bir yerde tarih tekerrürden ibarettir. Tarihçiliğin bu nasihatçi tutumu, halk yığınlarına bir şey öğretmek, bir bilinç vermek amacından kuşkusuz çok uzaktır. Tarih sadece, dar bir yönetici elyt'in sahip olması gereken bilgi olarak anlaşılmaktadır.(2) Bu nedenle de toplumun dününü ve yarınını inceleyecek fikirlerin, tarihi tiyatronun gereği yoktur. Ortaçağların tarihi tiyatro oyunu; ister Doğu'da, isterse Batı'da olsun destanlar ve dini hikayelere dayanır. Kilisenin veya dini kuralların toplum hayatını düzenlediği orta çağlarda, geleneksel tiyatronun bu motiflerle süslendiğini görürüz.
Batı'da Mysteries İsa'nın ve azizlerin hayatını; Doğu ülkelerindeki Şebih yahut taziye denen geleneksel oyunlar da Kerbela olayını, Hz. Ali'nin evlâdının şehid edilmesini canlandırır. Bunların amacı, dinsel düşünce (denebilirse ideoloji) ve davranışları, dinsel kurumları canlı tutmaya yöneliktir.
Tarihsel tiyatro olgusu, aslında Yeniçağlarla, daha doğrusu değişen Yeniçağlar Avrupasının siyasal ve düşünsel atmosferiyle ortaya çıkacaktır.
# Resim, Heykel # Hareket Sanatları # Tiyatro & Dramatik Sanatlar # Fotoğrafçılık - Fotoğrafçılık Eğitim Dersleri # Grafik ve Tasarım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans