Tiyatroda tarihi oyunlara bir tarihçi olarak bakmak deyimi, açıklamayı gerektiriyor. Bir tarihçi; tarihi oyunlara, tarih felsefesi ve toplum evrimi açısından bakmak zorundadır. Tarih felsefesi dendiği zaman, bu kavramı da açığa kavuşturmak gerekiyor. Tarih felsefesi de aslında yöntem olarak; tarih biliminin dil ve yöntemini (yani sosyoloji iktisat gibi bilimlerin yöntemini) izler. İşin aslında felsefe de bilimin metodunu izlediği ölçüde felsefedir zaten... Bunun tersi, felsefede de, tarih felsefesinde de metafiziğin şiirsel bulanıklığına sapmaktan başka bir şey değildir ...
Burada tarih bilimini tarif edecek değilim. Yalnızca tarih bilgisinin ve nihayet tarih biliminin çeşitli devirlerde değişen fonksiyonuna, kendisine sorulan soruya ve beklenen cevaplara değineceğim. Tarihçiliğin devirden devire değişen bu fonksiyonu, metodu ve yöneldiği amaçlar; çağın tarihi tiyatro oyunlarında da aynen görülür. Bu nedenledir ki, tarihi oyun işin aslında, derin bir kritiğin, düşünsel zenginliğin yansıdığı alan olmuştur. Tarihi tiyatro oyunları, kalitesinin yüksekliği ölçüsünde, yazıldıkları dildeki tiyatro edebiyatının görkemini arttırmıştır. Özellikle toplum ve düşünce hayatındaki evrim ve temellerin, yoğun biçimde ele alındığı yakın çağlarda; tarihi tiyatro ve roman yapıtlarının güçsüzlüğü o dili konuşan toplumun bir ölçüde, düşünsel güçsüzlüğünün simgesidir.
Bu nedenle tarihi oyunlara tarihsel kaba gerçekçilik açısından değil (buna isterseniz Ulunay'vari eleştiri diyebilirsiniz) de, yapıtın düşünsel içeriği ve savı yönünden bakıp, eleştirmek gerekir. Özellikle modern çağların dinamik yaşamı bu tür bir yaklaşımı salt haklı değil, aynı zamanda gerekli de kılmıştır.
Tiyatro denen olayın beşiği, eski Yunanistan'ın üzerinde bu açıdan fazla duramayız: Yunan tiyatrosunda trajedi, insanoğlunun dilemmasıdır. Trajik olanın çözülemezliği alın yazısıdır. Yunan trajedisi bu dilemmayı vurgulamakta çoğun mitologyadan yararlanır. Nietzsche gibi bir düşünür, klasik Yunan felsefesini tragedyanın oluşum ve gelişimine bağlamakta pek de haksız değil(1) ... Gerçek o ki idealist felsefenin yeşerip geliştiği kıta Yunanistan'ı, Tragedya sanatı için en verimli topraktı. Bizim Anadolumuz, yani eski çağların Ionya'sı ise tersine materyalist felsefenin ülkesi idi. Öyle bir düşünsel ortamda tragedya'nın kalıcı ürünlerini vermesi biraz zor olsa gerek.... Yunan'nın komedyası ise aktüel sorunları vurgulayan bir dal olarak gelişti.

Burada akla hemen şu soru gelecektir; Tarihçilik ilk büyük ürünlerini Batı Anadolu ve Hellas'da verdiği halde,