Fütürist akımın program ve prensiplerini kap sayan bu bildiride sürat ve saldırgan hareketler övülmüştür, müzelerin, kitaplıkların ve her çeşit akademilerin yıkılmasının gerekliliği bir adak olarak yüklenilmiştir. Süratin üstünlüğünü iddia ve ilan eden Marinetti, bir yarış arabasının Samothrake zaferi (Yunan heykeli)nden daha güzel olduğunu ve buna ek olarak da: "Mutlak içinde yaşıyoruz, çünkü "her yerde hazır ve nazır olan" edebi sürati biz yarattık" demiştir.
1910 yılından itibaren İtalyan ressamları, Carlo Carrà, Boccioni, Luigi Russolo ve sonra da Giacomo Balla, Gino Severini, Milano'da Marinetti ile buluşarak, XVIII. yüzyıldan
o güne kadara durgunluk içinde bulunan İtalyan sanatının durumunu inceledikten sonra onu daha dinamik bir akım yoluyla canlandırmak ve bu suretle batı dünyası içinde kaybetmiş olduğu sanat ve fikir itibarını çağdaş espriye ulaştırmak suretiyle yeniden kazandırmak yolundaki düşüncelerini "Fütürist ressamlar" bildirisiyle genç sanatçılara duyurmayı kararlaştırmışlardır (1910) Fütürist Akım, İtalya'da gürültülü gösterişlere yol açarken fütürist bir sergi de Bernheim - Juenes galerisinde (Paris) açılmıştır(1912). Fütüristler çok statik buldukları kübizme karşı kendi adı altında ebedileşen dinamik duyguyu yeniden araştırmışlardır. Fransız şair ve tenkitçisi Apollinaire, kısa bir zaman fütüristlerle birleşmiş ve bütün ileri akımların bu ad altında birleştirilmesini teklif etmişse de, Marinetti tarafından reddedilmiştir.
Fütürizmin doğuşu, kübizmin yayılmaya başladığı yıllara rastlar. Fütüristler, kübistlerin araştırmalarından faydalanmakla birlikte, resim alanında yeni buluşlara gitmişler ve dikkate değer eserler arasında o zaman başlıca fütürist ressamlar tarafından yapılmış eşzamanlık anlayışı içinde kübist tarza giden kompozisyonlar yer almıştır. Boccioni'nin "Elastiklik", Severini'nin "Uzayda Küre Şeklinde Genişleme" tabloları bunlar arasındadır. Dünden esaslı surette ayrılmış, bugünü geçerek geleceği, onun dinamik varlığına ulaşmayı amaç edinmiş olan Fütürizm, plastik durgunluktan (statik teknik) bir başka duruma geçişi (dinamik teknik) sembolleştirmiştir. Çoğunlukla hareketli konular seçilmiş, dansözler, karnaval sahneleri, fabrika, motor, son hızla giden otomobil, uçak, mekanik araçlar gibi boşluk içinde yer değiştiren, değişen temalar üstün tutulmuştur. 1914 - 1918 Dünya Harbi ile Fütürizm hızını kaybetmiş, fakat Marinetti prensiplerinden geri dönmemiştir.
İTALYA'DA FÜTÜRİZM VE METAFİZİK RESİM
Empresiyonizm, fovizm, kübizm bazı sanat eleştirmenlerince bu sanat hareketlerine alaycı anlamda ve benzetmelerle verilen adlardı, Oysa fütürizm bir grup İtalyan sanatçısının filozofik, politik ve artistik ilkelere ve kavramlara göre oluşturdukları, niteliği ve amacı belli bir sanat hareketidir.
Fütürizmin kurucu ve teorisyeni Tomasso Marinetti 1909 yılında Figaro gazetesinde yayınlanan ilk manifestosunun 10 maddesinde fütürizmin çok yönlü sanatsal amaç ve ilkelerini saptamıştır. Bu maddelerde, özetle;
- Şiirde temel öğeler cesaret, cüret ve isyandır,
- Edebiyat durgunluktan ve uyuşukluktan sıyrılmalıdır. Edebiyatta işlenecek konular saldırgan hareketler, kavga ve dövüştür.
- Dünya yeni bir güzellikle zenginleşmiştir. Yeni güzellik sürattir, hızdır, Motoru güçle sarsılan, homurdanan bir yarış arabası Victoire de Samotrace'dan daha güzeldir.
- Ancak kavga güzeldir. Saldırgan niteliksiz bir şaheser olamaz. Şiir tanınmayan ve bilinmeyen güçlere karşı saldırgan olmalıdır.
- Yüzyılların en yüksek noktasında bulunuluyor. Olanaksızların kapısını açmak dururken geride kalınmamalıdır. Zaman ve mekan artık ölmüştür. Sınırsız ebedi sürat elde edildiğine göre, mutlakta (absolu) yaşanıyor demektir.
- Dünyanın tek sağlık ilacı savaştır, militarizm, feminizm, fırsat kollayıcılık, çıkarcılık lanetlenmelidir, denmektedir.
Marinetti'nin bu manifestosundan bir yıl sonra, 1910 yılında resim sanatçıları Umberto Boccioni, Carlo Carrà, Luigi Russolo, Gino Severini, Giacome Balla Milano'da resim sanatı ile ilgili manifestolarını; Boccioni 1912'de fütürist heykeltıraşlık, Marinetti ve mimar Sant'Elia ile ortaklaşa, fütürist mimarlık manifestosunu yayınlamışlardır.
Resim sanatçılarının manifestosunda, özetle, şu ilkelere yer verilmiştir:
- Her türlü taklit formları hor görülmeli, özgün formlar yansıtılmalıdır.
- Ahenk ve güzel duygular hegemonyasına son verilmelidir. Rembrand'ın, Goya ve Rodin'in eserleri kolaylıkla yıkılabilir.
- Sanat eleştirisi yararsız ve zararlıdır.
- Bütün eski sanat konuları terk edilmeli, onların yerine gurur ve hızla dolu yaşam ifade olunmalıdır.
- Yenilikçileri sindirmek için kullanılan deli sıfatı bir şeref ünvanı sayılmalıdır.
- Hareket ve ışık maddeyi eritmelidir.
Fütürizm, özetle, sanata dinamizm (hareket ve hız) getirmeyi amaçlamıştır. Hareket ve ışık maddeyi yok edecek güçlerdir. Sanatın estetik öğeleri olan ahenk ve güzel gereksiz sayılmışlardır. Hız yapan bir motor bir şaheserden daha güzel görülmüştür. Geçmişe bağlılık demek olan Passeizm dinamizmi engellemektedir. Bu bakımdan geleneksel konular bırakılmalı, militarizmi, savaşı, şiddeti değerlendiren dinamik konular işlenmelidir. Geçmiş değerleri saklayan müzeler ve kütüphaneler yıkılması gerekli kuruluşlardır.
Resim ve heykel sanatçıları ve olabildiği ölçüde, mimar Antonio Sant'Elia bu ilkelere uygun eserler yapmışlardır.
Fütüristlerin çok önem verdikleri hareket ve dinamizm iki tür uygulama ile elde olunur. Kübizm tekniği ile form elemanlara, planlara ayrılır, görüş açıları çoğaltılır. Bir yüz yada bir insan vücudu değişik açılardan görülerek, üst üste getirilir, parçalar arasında bırakılan küçük boyutlar mekan ve zamanla kayıtlı hareket algısını verir. Teknik bakımından fütürizm ve kübizm ortaklaşa görüntü verirler. Kullanılan renkler Puvantilistlerin çeşitli renkleridir.
Fütürizmin en özgün üyesi Unberto Boccioni (1882-1916) resim ve heykel sanatçısıdır. Sanatçının Madde (matiere) isimli eseri fütürist teknikte, filozofik anlamlı bir yapıttır. Tablonun konusu maddenin gücü ile bu güce egemen olmak isteyen insanın savaşıdır. Kompozisyonda gerçekten güç harcayan insan temel motiftir. İnsanı çevreleyen ışınlar bu madde - insan savaşına fizik ve filozofik bir anlam vermektedir.
Gino Severini'nin (1882 - 1966) Tabarin Bar Hiyeroglif Dinamiği (Hierogliphe Dynamique du Bar Tabarin), Giacome Balla'nın (1871 - 1958) Utarit Gezegeni Güneş Önünden Geçiyor (Mercure passe devant le Soleil), kübizm de denemeler yaptıktan sonra fütürist teknikte yapıtlar veren Marcel Duchmp'nın (1887 - 1958) Merdivenden İnen Çıplak tabloları fütürizmin öteki önemli resimleridir.
Gino Severini'nin tablosunun adı anlamlıdır. Hiyeroglif, çözülmesi gerekli bir ölü dil yazısıdır. Tablo, okunmadan anlaşılmaz demektir. Dinamik deyimi de fütüristlerin sanat ilkelerinin bir temel kavramıdır. Tabarin Bar hareketlidir. Bunu ifade için, önce formları analiz eden, görüş açılarını çoğaltan kübizm tekniği uygulanmıştır. Aynı zamanda figürleri üst üste koyarak ve aralarında belirli ölçüde boyutlar bırakarak mekanda zaman içinde geçen hareketler ifade edilmiştir. Ön plandaki dansözler ve seyirciler bu düzendedir.
Balla'nın tablosunun konusu da fütüristlerin dinamizmi öngören isteklerinden kaynaklanmaktadır. Bu tablodaki dinamizm, kozmik dinamizmdir.
Marcel Duchmp'ın Merdivenden İnen Nü tuvali Salon des İndependants'da sergilenmek üzere hazırlanmış, fakat istek üzerine Salon'dan çekilmiştir. 1913 yılında New York'da Armory Show'da sergilenmesi büyük sanat olayı olmuştur. Bu tablo kübizmin simgesi olarak da görülmüştür. Eserin konusu bir insan vücudunun hareketinin değerlendirilerek tasviridir. Bu bakımdan fütürist espride ve tekniktedir. Hareket, değişik planlar üst üste aralarında belirli ölçüde boyutlar bırakılarak belirtilmiştir. Kırmızı, kahverengi ve gri renkler hareket algısını kuvvetlendirmektedir.
Boccioni'nin Bir Balkonda Koşan Kız tablosu hareketi, figürleri parçalara çözerek belirtmiştir. Bu uygulamada fotoğrafın ya da sinemanın etkisi olmalıdır. Bir başka fütürist resim sanatçısı Luigi Russolo (1885 - 1947) Bir Otomobilin Dinamizmi tuvalinde hareketi bir başka şekilde ifade etmek istemiş, resim sanatına endüstri ürünü otomobili getirmiştir. Hareket ve makine fütüristlerin ilke öğeleridir.
Fütürist sanatların dinamizmi, atılım felsefesini öven sanat anlayışı ve uygulamaları, önceleri, eski Roma İmparatorluğu kudretini diriltme iradesiyle hareket eden İtalyan politik kadrosuna güven vermiş, fütürizm Devlet sanatı olmuştur. Ancak; Mussolini'nin 11932 yılında iktidara gelmesi ve faşizmin yerleşmeye başlaması ile sanata bir yeni anlayışla siyasi iktidar yeniden el koymuş, geçmişi geçersiz sayan, müzelerin ve kütüphanelerin yıkılmasını zorunlu gören fütürizm mahkum edilmiştir.
İtalya'da doğan metafizik resim (Pittura Matafisica) sanatı akımı, bir bakıma, dinamizmi hareketle anlamlandıran fütürizme karşı harekettir.
Metafizik resim sanatı akımının kurucusu Grek asıllı İtalyan sanatçısı Giorgio Chirico (1888) bir süre Münhen'de kalmış, bu arada peyzaja mistik bir nitelik veren Böcklin'le tanışmıştır. Metafizik denilen resim sanatının oluşumunda bu Alman sanatçısının etkisi olmalıdır.
Chirico'nun yapıtlarında sonsuzluğun ifadesi vardır. Mekanda sürekliliği telkin eder düzendeki kemerli, boş meydanlar bazen tek insan figürüyle daha da anlamlandırılmıştır. Bu tasvirler sonsuzluk, yalnızlık, sınırsızlık duyguları uyandırmaktadır. Eserlerde kullanılan soğuk, solgun bir ışık, gri ve kahverengi renkler atmosfere melankolik bir görünüş vermektedir. Sanatçı, sonraları, garip formlarda manken görüntüsünde figürlerle değişik nitelikte kompozisyonlar yapmıştır. Sonsuzluk Hasreti, Bir Sokağın Gizemi ve Melankolisi sanatçının tanınmış yapıtlarındandır.
Chirico'nun eserleri sürrealizmin öncüleridir. Rus asıllı Marc Chagall'ın rüyamsı (onirik) nitelikteki eserlerinde de İtalyan sanatçının melankolik havası vardır.
İtalyan resim sanatçısı Giorgio Morandi (1890-1944) de metafizik resim sanatının bir başka temsilcisi olmuştur. Moradi basit objelere metafizik, gizemli anlam kazandırmayı denemiştir. Büyük metafizik Natürmort adlı eseri bu özelliği yansıtmaktadır. Gri ve açık sarı renklerle çizgileri ve volümleri oldukça soyut bir şekilde kompoze etmiştir. Bu, tabloya duygusal, oldukça gizemli bir görünüş vermektedir.
1922 yılından itibaren İtalyan sanatında yeni bir çığır açılmıştır. Resim sanatçıları yabancı etkilerden sıyrılarak üç boyutlu ve gösterişli kompozisyonlar yapmaya yönelmişlerdir. Geniş renk planlı slüetler halindeki figürler boş duygusu veren mekanlarda anıtsal görüntüler vermektedir. Bu stil aşamasına Novocento (Noveçento) adı verilmiştir. Mimarlıkta antik Roma yapıtlarından esinlenmiş bir stil oluşturulmuştur. Kornişler, alınlıklar bu mimarlığın dekoratif yapı öğeleri olmuştur.
Noveocento (yirminci yüzyıl) sanatı, bu nitelikleriyle, Faşizmin geleneklerden kaynaklanan resmi sanatı olmuştur.
FÜTÜRİZM'İN DAYANDIĞI TEMELLER
Fütürizm'ın temelleri, NietzscHe'nin "der immoralische Übermensch" (Ahlâksız üstün insan)ına, "Der Ville zur Macht" (İktidar hakkındaki irade)ye, "Lebe gefährlich" (Tehlikeli yaşa) sözüne, Bergson'un zaman anlayışı ile gene onun "élan vital" (yaşamlı atılım)a ve Geoges Sorel'in "zorlu gücün teorisi" ve "Action Directe"e dayandırılıyordu. Esasen Nietsche, Bergson ve Sorel'in bu düşüncelerini, emperyalist Mussolini faşizmi, kendine prensip edinmiş olduğundan, Fütürizmi; Faşist Partisi'nin sanatı olarak ilân etmişti. İşte Fütürizmin parti sanatı olarak kabul edilmesidir ki, bu sanat anlayışının Avrupa için önemini yitirmesine neden olmuştu. Avrupa sanatı için önemli yön, Fütürizmin Birinci Dünya Savaşı'na dek olan heroik dönemidir. Avrupa'nın tanınmış sanat tarihçileri, bu genel kanıyı benimsemektedirler.
Marinetti, ilk olarak ortaya attığı bu anlayış için, Avrupa'nın birçok kentinde konferanslar vermiş ve yüzyılı sarsan bir sanat anlayışı olmasına çalışmıştı. Fakat bu akımın ömrü kısa süreli olmuştur.
11 Şubat 1911'de ressam Umberto Boccioni (1882-1912), Luigi Severini (1883) ve Carlo Carra'nın imzaları ile Fütürist resim sanatının ilk manifestosu yayınlanmıştı. Daha 3 mart 1910'da bu manifesto Turin'de Chiarella tiyatrosunda ilân edildiğinde, Fütüristler'le, bunun karşısındakiler arasında büyük bir savaş başlamıştı. 11 Nisan 1912'de Fütürist heykelin manifestosu da yayınlanmıştı. İtalya'nın entelektüel tabakası ile sanatçı gençliği, bu akımdan sarsılmış görünüyordu. Mitingler, kavgalar birbirini izliyordu. Fütürist ressamların en yaşlıları olan Balla, Boccioni ile Severini'ye Yeni - İzlenimcilik'i tanıtmıştı. "Bizim, rengi çözümleyen Seurat, Signac ve Gros'nun Divizyonizmini bir araya getirmemiz gerekir" diyen Boccioni, arkadaşları arasında en kabiliyetlisi olarak görünüyordu. Bununla birlikte Boccioni, sonraları heykel yapmaya başlamış ve "oylum içinde devam eden biçimler" adını taşıyan heykeli ile (1913) Konstrüktivistler'i etkilemişti. Severini, zarif biçimler ve zevkli renkler kullanıyordu. Eserlerinde hareket karakteristiktir (Pan Pan Dansı). Önceleri Fütürist olan Russolo, akustik ve müzikal problemlere döndü ve "Bruitisme" (Gürültücülük) akımı buldu.
"Koşan bir atın dört değil yirmi ayağı vardır" diyen Fütüristler, her şeyden çok büyük kent hayatının heyecanları ile sarhoş oluyorlardı. "Bir oda içinde bakarak balkondaki bir kişiyi resmederken, ancak pencere çerçevesinin bize izin verdiği kadarı ile görüş alanımızı sınırlamıyoruz. Bilâkis balkondaki adamın görüp yaşadığı duygularını, çevresiyle vermek istiyoruz. Caddenin gürültüsü, sağda ve solda derinliğine giden evlerin sırası..." Görülüyor ki Fütürizm, kendine amaç olarak objeyi değil, insanın iç yaşantısını ele alıyordu. Yani ruh durumu resme giriyordu.
Fütürizm, modern hayatı resimlemekten, heyecanlı bir denemeden ya da bir doktrinden daha fazla bir şeydir. Bu akımın en mutlu niyetlerinden biri, "Simultaneité", son bilimsel keşiflere paralel olarak yalnız görüş tarzını ve optik kanunları ilgilendirdiği halde, Fütürist "İntuition" (içe doğma), ressamın ruh haline dayanır ve "Simultaneité"yi, sanatçının kafasındaki anıların ve çeşitli heyecanların birbirlerine girdiği anda, yaratıcı hareket çıkış noktası olarak kabul eder. Ayrıca Fütüristler'den Boccioni, bir dördüncü buut'tan söz etmektedir. Fakat bu nokta, yeter derecede tanımlanmamıştır. Bu da oylum fikridir. Yani seyircinin de resme dahil olduğu fikri. Bu suretle o zaman kadar, yepyeni bir düşünce ortaya atılmış oluyordu. Bütün bu fikirlere rağmen, Birinci Dünya Savaşı bu anlayışa ani olarak son vermiştir.
FÜTÜRİZM'DE HEYKEL VE RESİM
Giacomo Balla, Carlo Carrra, Luigi russolo, Umberto Boccioni ve Gino Severini gibi ressamlar 1910'da kendi bildirgelerini yayımladılar. Bu sanatçılar o dönemde gelecekçi üslupta çalışmıyorlardı, ama "dinamik duyarlılık" (hareket) dedikleri şeyi yakalamaktan, "nesneyi ve onu çevreleyen atmosferi" betimlemekten ve "izleyiciyi resmin merkezine yerleştirmek"ten söz ediyorlardı. Bunları başarmak için önce kübist anlatımı benimsediler. Kübist resme özgü, biçimi çözümleme işleminin ötesine geçerek, çağdaş yaşamın dinamiğindeki duygusal karmaşayı vurguladılar. Kübistler; ölüdoğa, portre, figür ve manzara resmini yeğlerken, gelecekçiler "hareket" kavramıyla ilgilenerek hızlı otomobilleri, trenleri, yarışan motosikletleri, dansçıları ve hareket halindeki hayvanları ele aldılar. Hareketi çoğunlukla, nesnenin boş çizgilerini ritmik bir biçimde yineleyerek vermeye çalıştılar. Balla'nın ince bir alaycılık taşıyan "Tasmalı Köpeğin Dinamizmi" (1912, Buffalo Güzel Sanatlar Akademisi) ve "Hız: Hareketin Yolları-Dinamik Diziler" (1913, Modern Sanat Müzesi, New York) adlı yapıtları bu anlatımın tipik örnekleridir.
Kübistler gibi gelecekçiler de sanatlarında eşzamanlılığı yakalamaya çalıştılar. Ama kübistler, çözümledikleri nesnenin birkaç yüzünü birden aynı anda yansıtırken, gelecekçiler belli bir çevrede aynı anda gelişen her şeyi betimlemeye çalıştılar. Bunun en iyi örneği Boccioni'nin "Sokağın Gürültüsü Evi Etkiliyor", (1911, Aşağı Saksonya Eyalet Galerisi, Hannover, Almanya) adalı yapıtıdır. Adından da belli olduğu gibi Boccioni bu resimde görsel duyuları olduğu kadar, işitsel duyuları da vermeye çalışmıştır.
Boccioni heykel sanatıyla da ilgilenerek 1912'de bir bildirge yayımladı. Ardından heykel yapmaya başladı, "Şişenin Uzaydaki Gelişimi" (1912, Modern Sanat Müzesi, New York) ve "Uzayda Sürekliliğin Benzersiz Biçimleri" (1913, Modern Sanat Müzesi, New York) gibi çok özgün yapıtlar ortaya koydu. Antonio Sant'Elia 1914'de mimarlık konusunda bir bildirge yayımladı. Mimarlığın kalıcı olmaması gerektiği doğrultusundaki düşüncesiyle 20. Yüzyılda gerçekleştirilen en fantastik yapıları sanki daha o zamandan görmüştü(örneğin 1972 Münih Olimpiyat Oyunları için mimar Frei Otto'nun yaptığı çadır strüktür). Ama 1916'da 1. Dünya Savaşı'nda bir çarpışmada öldü ve "Uçan Yapılar"ını hiçbir zaman gerçekleştiremedi.
Grup içindeki en etkili kişi olan Boccioni de aynı yıl öldü. Bu olaya, başka başka yerlere dağılan grup üyelerinin ilk ataklıklarının azalması ve savaş da eklenince, önemli bir tarihsel güç olarak ortaya çıkan gelecekçiliğin sonu geldi. Ama başlattıkları ve geliştirdikleri ilkeler başka yerlerdeki sanatçıları etkilemeye devam etti. Gelecekçilerin Nihilizmi, Dadacılığın gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Robert ve Sonia Delaunay ve daha başka orfist sanatçılar, Rusya'daki ışıncılar ve Suprematistler büyük ölçüde gelecekçilerin etkisi altında kaldılar. Davit ve Vladimir Burlyuk, Moskova'da Mayakovski ile birlikte gelecekçi bir grup oluşturdular. 1910'ların sonlarında Joseph Stella New York kentinde gelecekçiliği etkileyici bir biçimde kullandı.
BOCCIONI UMBERETO'NUN YAPTIĞI ÇALIŞMALAR
(Reggio di Calabria 1882 - Verona, 16.8.1916). Boccioni, 18 yıl sonra Roma'da yaşadı, burada ilk kez, ressamlarla çalıştı ve Akademide canlı modelle eğitimi gördüğü ve sanat derslerini sürdürdü. 1907'de Balla'nın atölyesinde ve kendisinden Neo-Empresyonizm konusunda birçok bilgiler kazanacağı Severini ile tanıştı. 1902'de ilk kez Paris've 1904'de İtalya'ya gitti. 1906 - 1908 yıllarını Padua ve Venedik'te geçirdikten sonra Milano'ya yerleşerek hayatını ticarete döktü, kitap ve dergilerde resimler çizdi. 1909'da tanıştığı Marinetti'nin kışkırtmasıyla Carra ve Russolo ile birlikte Boccioni'nin 1910'da basılan ilk Fütürist bildirinin düzenlemesinde etkin oldu. Aynı yıl, Venedik'te kişisel sergisini açtı.
1911'de yeniden Paris'e gitti, Severini'ye ve özellikle Franz Marc'a güçlü etkisi olan bu devinim ve enerji çizgileri, hızla dönen oval biçimler ve devinimin soyut çizgileri (diyagram) olarak yoğunlaşıyorlardı. Balla, Fütürizm ötesindeki bu yolda nesnesiz bir dünyaya doğru ilerledi.
CARRÀ Carlo :
(Quargnento, İskenderiye, 11.2.1881 - Milano, 13.4.1966).
Carra, bir iç mimardı ve on iki yaşından başlayarak yaşamını böyle kazanmak zorunda kalmıştı. 1895'de Milano'ya giderek Brera'da gece okuluna girdi, öte yandan da işini sürdürdü. 1899'da, Dünya Fuarı'nın yapımında iş bulma olanakları ona çekici geldiğinden ve aynı zamanda Fransa'daki sanatı da tanımak istediğinden Paris'e gitti. Onu, Empresyonistler, en çok da Cézanane ve Gauguin ilgilendirdi. 1900'de Londra'ya bir gezi yaptı, burada Milano'ya dönmeden önce kendi açısından Turner ve Constable'i inceledi. 1903'de hareketli yaşamını bir yana bıraktıktan sonra, Castello Sforzesco'daki sanat ve el sanatları okuluna girdi. 1906'da Brera Akademisi'ne girdi. Burada Cesare Telelone'nin öğrencisi oldu, öğretmeninin etkisinde Neo_Empresyonizme yöneldi. Carra, 1908'de bir sergide Boccioni ile, 1909'da Marinetti ile tanıştı. Boccioni ve Russolo ile birlikte 1910'da yayınlanan ilk Fütürist Bildiri'yi yazdı. 1915'de Fütürist akımın sergilerine ve etkinliklerine katıldı. 1911, 1912 ve 1914'de yeniden Paris'e giderek kübist sanat akımı çevrelerine girdi. Doğasındaki aşırı sert biçimlere eğilimi nedeniyle Fransız sanatıyla kurduğu ilişki onu erkenden Fütürizmden kopardı; 1913'de artık Giotto ve Uccello ile ilgileniyordu. 1916'da Ferrara'da askerlik görevini yaparken de Chirico ile tanıştı. Onun etkisinde kalan Carra kişisel üslubunu geliştireceği Pittura metafisica (doğa-ötesi resim)'ya yöneldi.
RUS FÜTÜRİZMİ'NİN ETKİLERİ
Toplumun ve daha önceki okulların bunalımlarından doğan Rus fütürizmi İtalyan fütürizmine pek az şey borçludur. 1910 yılından sonra karşıt topluluklar biçiminde gelişti ve tutarlı bir kuramdan çok kişilere bağlı olarak Petersburg'da ego-fütüristler (Severiyanin-1911), Moskova'da kübo-fütüristler (Kruçenıyn Hlebnilov, Kamenskiy, Mayakovskiy, E. Guro, 1913), Tsentrifuga ılımlıları (Aseyev, Pasternak), Kive (M. Semenko), Tiflis (grup 41º) ve Vladivostok'a kadar (Yaratım, 1920-1921) yayıldı. Anarşist bir başkaldırı anlayışı içinde ahlak kurallarıyla kültür mirasını reddeden fütüristler gerçeği yeniden kurmak amacıyla, sözlüğü, sözdizimi ve ölçüyü yıktılar (Hlebrikov'un "Zaum" dili). Estetik kalıpların yok edilişi çoğunlukla modern konulara kaba gereçlerle kaylaşmalarını sağlarken, kültür tekeli kurmaya yönelik oluşlarından dolayı Lenin'in kendilerine ihtiyatla bakmasına karşın, Proletaryanın hizmetine girdiler. Fütürizmin en olumlu yanları LEF ile Aseyev, Mayakovakiy, Pasternak'ın kişisel yapıtlarına yansımıştır. Türk edebiyatında fütürizmin etkisinde bazı ürünleri, Rusya'da bulunduğu yıllarda (1922-1928) Nazım Hikmet kaleme aldı. Mayakovskiy ve başka fütürist şairlerin bir takım öz ve biçim yeniliklerini benimseyen şair; İtalyan ve Rus fütürizminin özellikleri olan özgür nazım tekniği, teknoloji hayranlığı (demir raylarda koşan demir beygir, asma köprüler, elektrikli tezgahlar), hızın güzelliği, çalışan kadının yüceltilmesi gibi öğeleri kullandı ("Makinaşmak istiyorum", "Sanat telakkisi" gibi şiirler). Ancak nazım Hikmet'te fütürizmin etkisi uzun sürmedi.
FÜTÜRİST RESİM: TEKNİKLE İLGİLİ BİLDİRİ, 1910.
Bu sanatçılar Neo-Empresyonistlerin bölme tekniğini saydamlıkla canlılık elde etme amacı için kullandılar, fakat biçimi bölmeyi ve parçalamayı öğreninceye kadar yaptıklarında kendilerine güven duyamadılar. 1911 yılının Ekim’inde bu sanatçılardan bazıları -Boccioni, Carra ve Russolo- Milano'dan Paris'e giderek, yeni sanatın gelişmesini, özellikle de İtalyan dergilerinden tanıdıkları Kübizmi yerinde incelediler.
Ertesi yılın Şubatında Paris'te ilk büyük sergilerini açtılar. Bu sergi Mart'ta Londra'da, Nisan ve Mayıs'ta Berlin'in Der Sturm Galerisin¬de, Mayıs ve Haziran'da da Brüksel'de açıldı. Aynı sanatçıların 24 tab¬losundan oluşan ve bir Alman bankerinin satın aldığı bir sergi de Mü¬nih, Viyana gibi orta Avrupa şehirlerini dolaştıktan sonra 1913 yılın¬da Chicago'da açıldı. Serginin geri kalan tablolarıyla yeni yapıtlardan oluşan başka bir sergi de Amsterdam, Rotterdam, Lahey ve Münih'i dolaştı. Bu sergiler, Fütürist bildiriler ve konferanslar eşliğinde daha da uzaklara ulaştı (örneğin Marinetti 1914'te St Petersburg'da ve Mos¬kova'da konferanslar verdi). Böylece Fütürizmin ünü hızla bütün Batı dünyasına yayıldı. Kübizmin bir kolu gibi görülen Fütürizm kuşkusuz Kübizmin "daha iyi tanınmasını sağladığı gibi. Kübizmin ne olduğu ko¬nusunda da bazı karışıklıklara yol açtı.
Fütürizm görsel sanatlarla ede¬biyat ve öbür sanatlar arasında ilişkiler kurmakla kalmadı, siyaset ve toplum konusunda da birtakım aşırı görüşleri dile getirdi. Bu sanat¬çılar İtalya'da kabare gösterilerine ve aşırı söylevlere yer veren gece¬ler düzenlediler. Önemli şehirlerdeki tiyatrolarda ve kapalı salonlarda yapıtlarını sergiledikleri gibi, bildiriler de okudular. Marinetti ve öbür Fütürist şairler, şiirlerini okurken dinleyicilere aşırı sözlerle saldırdı¬lar. Gelenekçi besteciler, gürültü makinelerinin çıkardığı seslerden oluşan yeni bir müzik türüyle dinleyicileri irkiltmeyi denediler. Bütün bu davranışlarla birlikte atılan siyasal sloganlar, gösterinin gürültülü olaylarla sonuçlanmasını kaçınılmaz hale getiriyordu.
Öğretmek ve inandırmak genellikle sanatın işlevleri arasında sayıl¬mıştır, öyle zamanlar da olmuştur ki, sanatın propagandacı niteliği özellikle ağırlık kazanmıştır. Fransız Devrimi sırasında cumhuriyetçi görüşleri yaymaya çalışan sanat, Napoleon zamanında mutlakiyet ve imparatorluk düşüncesini yüceltmiştir.
On dokuzuncu yüzyılda, özel¬likle Fransa'da, bazı sanatçılar sanatlarını sosyalist ve anarşist akımları desteklemek için kullanmışlardır. Fakat Fütürist sanat, çok daha hız¬lı ve dolaysız siyasal bir işlev yüklenmekle kalmamış, yeni bir sanatçı türünün ortaya çıkmasını da sağlamıştır. Daha çok bir sahne oyun¬cusunu andıran bu yeni sanatçının kişisel görünüşü atölyede yaptık¬larından daha çarpıcıdır.
Aslında, Fütüristlerin sanatı değişik ve deneyci nitelikteydi. Bu sa¬natçıların düşüncelerini ve heyecanlarını yapıtlarına yansıtma konu¬sunda üzerinde anlaştıkları bir yöntemleri yoktu. Üstelik, abartılmış görüşlerine denk düşen bir sanat ortaya koydukları da pek söylene¬mez. Ama girişimleri geçerliydi ve elde ettikleri sonuçlar, dile getir¬dikleri tutkuların boyutlarına hiçbir zaman ulaşmasa bile. çok çarpı¬cıydı. Boccioni, grubun kuşkusuz en parlak sanatçısı olduğu gibi. ön¬de gelen sanat kuramcısıydı. Onun Ruh Durumları: Uğurlamalar (1911) adlı üçlü panosu, bir tren istasyonunda vedalaşan insanların duygula¬rını konu alan ve bu insanların kimini trenle uzaklaşırken, kimini de evlerine dönerken gösteren önemli bir yapıttır. Rönesans mihrap süs¬lemesi olarak yaygınlık kazanan üçlü pano biçimi burada dramatik, hatta operavari bir senaryo havasına sahiptir. Kesin, gözle görünebi¬lir ayrıntılarla birtakım genel duyguların anlayabileceğimiz ölçüde ay¬rıntılı ve duygusal katılımımızı sağlayacak kadar açık bir görüntüye dö¬nüşmesi gerekiyordu. Resmin kahramanı Victoria dönemi teknolo¬jisinin önemli buluşlarından buharlı lokomotiftir. Lokomotifin biçimi, Kübist üsluba uygun olarak resmin yüzeyine dağılmıştır, hemen göze çarpan numarası ise Picasso ile Braque'ın tablolarındaki harfleri ve sayıları anımsatmaktadır. Çizgiler ve lokomotifin sağındaki bazı göl¬geler vagonları, solundaki çizgiler ise elektrik direklerini belirler ve bir manzara izlenimi yaratır. Yumuşak fırça darbeleriyle çizilen bur¬gaç gibi çizgiler, hem makinenin altından çıkan buharları, hem de bir¬birine sarılan çiftlerin duygularını, onların sanki bir düşteymiş gibi savruluşlarını betimler, Ne oldukları kolayca çözülemeyen figürler de Kübizmi çağrıştırmakla birlikte, Boccioni'nin köşeli değil, kıvrık, deniz kabuklarını andıran biçimler kullandığı dikkatimizi çeker. Bütü¬nüyle bu tablo ele aldığı yaşantılar kadar karmaşıktır. Kullandığı an¬latım yolları, anlamlı ipuçları olabilecek şematik çizgilerden doğal gö¬rünümlerin soyutlanmasına ve sayıların olduğu gibi resmedilmesine kadar uzanan bir zenginliktedir. Fütürist açıklamalardan beklediği¬miz çarpıcı modernizme gelince, Boccioni bu konuda bizi hayal kırık¬lığına uğratmadığı gibi, beklentimizi de aşar.
Marinetti'nin kuruluş bildirisinde yarış arabaları, vapurlar, uçaklar ve köprülerle birlikte sözü edilen lokomotif, burada makine gücünün bir simgesidir. Ruh Durumları: Gidenlerde kompartımanlarında oturan yolcularla trenin penceresinden görünüp kaybolan şehir manzaraları birbirine karışmış gibidir. Ruh Durumları: Kalanlar'da. ise gene boş yuvarlak biçimlerle canlandırılan figürler, perdeyi andıran bir çizgi ormanından geçe¬rek, hiçbir şey betimlemeden bir hüzün duygusu verirler. Kalanlarda bu hüzün havası ağır basar, Gidenlerde hız öğesi; Uğurlamalar'da ise hüzün havası ile mekanik enerji bir aradadır. Üçlü panonun tümü bil-dirilerdeki saldırgan sözlerin çağrıştırdığından çok daha ince ve insan¬ca bir yaşantıyı ortaya koymaktadır.
Umberto Boccioni: Ruh Durumları: Uğurlamalar: 1911. Tual üzerine yağlı boya, 70 x 96 cm. New York, Modern Sanat Müzesi (Nelson A. Rockefeller'in hediyesi)
Boccioni'nin yapıtlarının anlatıya ve simgelere daha az önem veren yanını Sokağın Güçleri ve Eşzamanlı Önseziler adlı tablolarıyla ilgili bir kurşunkalem eskizinde görebiliriz.
Bu eskizdeki her iki tabloda, sokaktan bize doğru gelmekte olan bir tramvay ve onun yanından ge¬çen yayalarla, bir araba vardır. Tramvay yaklaştıkça resimdeki evle¬rin eğilip yeni biçimlere girdiği, yukarıdaki sokak lambalarının ışık¬larının birbirine karışması için tramvayın iki yanı havaya kalkmış gi¬bidir. Bu nesneler saydamdır; yalnız tramvaydan ve evlerden gelen ışık belli bir katılıkla verilmiştir. Kompozisyonun tümü bize yönel¬miştir: sanki kısa bir süre sonra biz de bu gürültülü ve sıradan sah¬nenin bir parçası olacakmışız gibidir. Ruh Durumları adlı üçlü pano, bakanın üzerinde böyle bir etki yaratmıyordu. O panodaki olay ve duygular bir sahne gösterisi gibi bizim dışımızdadırlar. Bu ayrım dü¬zenlemenin bir sonucudur: Ruh Durumları'ndaki olay tualin üzerinde geçmekte, bizim üstümüze yönelmemektedir. Ama bu ayrım aynı za¬manda kullanılan dilden de kaynaklanmaktadır.
Boccioni'nin belli bir ruh durumu yaratmak için -Sembolizmden, örneğin Munch'un ilk yapıtlarından yararlanarak- kullandığı görsel eğretilemeler, görünen dünyanın çarpıtılmış ve yarı soyutlanmış bölümlerinin gerektirdiğin¬den daha ruhsal bir tepki gerektirir. Aslında, üçlü pano her türle ve¬dalaşmayla ilgili düşünsel bir yorum niteliği kazanırken, kurşunka¬lemle yapılmış desen ve o konuyu işleyen tablolar, eğretileme yerine kesin ifadeli çarpıtmalarıyla doğrudan doğruya bizim de paylaştığımız günlük yaşantı duyarlığımıza seslenir.
Boccioni'nin burada kullandığı çarpıtmanın kaynağı Delaunay ve Léger'dir. Bu iki ressam da Kübizmi sokağa çıkarmak amacıyla uyar¬lamaları yüzünden Parisli Kübistler arasında özel bir önem kazanmış¬lardır. Boccioni, kuşkusuz, Delaunay'in Eiffel Kulesi resimlerinin bir ya da birkaç örneğini biliyordu; Léger'nin Tütün içenlerdim ya da aynı yıl yaptığı öbür resimlerini büyük bir olasılıkla görmüştü. Delaunay' in Eiffel Kulesi dizisi, Ruh Durumlar'ındaki lokomotif gibi, öne çıkan tek bir simgenin ekseni çevresinde düzenlenen biçimlerden oluşuyor¬du. Tütün İçenler'de ise Léger, tütün içenlerin gerisindeki sıradan bir köy manzarasını, tüten dumanı ve bir perdeyi bize gösteriyordu. (Eş¬zamanlı Görünümlerde Boccioni'nin sokak görüntüsüyle önde duran sürahiyi ve kâseyi birleştirmesi, kendisi ile resme bakan kimsenin aynı anda bir yatak odasının penceresinden aşağıdaki sokağa baktıkları iz¬lenimini yaratır.) Aynı etkileri Carrà'nın yapıtlarında görürüz. Ancak onun bu özelliği, Çözümsel Kübizm doğrultusunda değişikliğe uğra¬mıştır. Carrà'nın Penceredeki Kadın (Eşzamanlılık) tablosunda pen¬cere, perde ve evleri anımsatan biçimler Delaunay'den izler taşır.
Bu resimdeki tamamlanmamış, fakat katılığı ve saydamlığı ile açıkta bi¬çimleri belirtilmiş çıplak figür Carrà'nın, Léger'nin o dönemdeki son yapıtlarını da bildiğini gösterir. Ancak, resimdeki figürde oldukça çe¬kici sedef rengi tonları bulunmakla birlikte, Carrà'nın, Çözümsel Kü¬bizmde olduğu gibi, tek renk kullanma eğilimi olduğuna dikkatimizi çeker. İlk bakışta, resimdeki gerçek varlık, ressamla (ya da bizimle) düşsel bir şehir manzarası arasında duran çıplaktır; fakat daha sonra, şehir manzarası asıl konu durumuna geçer ve çıplak figür, hayalgü-cünün araya soktuğu kışkırtıcı bir zevk öğesine dönüşür. Görülen ve duyulan yaşantı, aynı anda ve rol değiştirerek gözümüze ulaşır gibidir.
Umberto Boccioni: Sokağın Güçleri ve Eşzamanlı Önsezilerle ilgili çalışma. 1911.
Kağıt üzerine kurşunkalem, 44 x 37 cm. Milano,
Civica Raccolta delle Stampe Achille Bertarelli.
KAYNAKLAR
DÜNYA SANAT TARİHİ, Adnan Turani, 3. Baskı, Kültür Yayınları.
ANA BRITANICA, Genel Kültür Ansiklopedisi, Hürriyet Gazetesi Yayınları.
SANAT TARİHİ, Cahit Kınay, Kültür Bakanlığı Yayınları.
TÜRK ANSİKLOPEDİSİ, XVII. CİLT, M.E.B. Yayınları.
MEYDAN LAROUSSE, Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınları.
EKSPRESYONİZM SANAT ANSİKLOPEDİSİ, Lione Richard,
Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Temel Plastik Sanatlar Eğitimi.
Norbert Lynton, Modern Sanatın Öyküsü, (Çev: Prof. Dr. Cevat Çapan, Prof. Dr. Sadi Öziş), Remzi Kitapevi, İstanbul, 1982.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans