Celile Hanımın baba tarafından dedesi, Polonya ihtilali sırasında ülkesinden kaçarak Türkiye’ye sığınan(1848),sonrasında Müslüman olup Türk ordusunda kahramanca hizmetleri sırasında şehit olan Constantin Borzenski ( Mustafa Celalettin Paşa) dir-ona adını veren dönemin sadrazamı Ali paşadır. Mustafa Celalettin Paşa ortaöğreniminden sonra Mühendishane-i Humayun’a girer ve Mühendishane müdürü Ömer Paşa gayet beğendiği, takdir ettiği bu genci kızı Sıdıka ile evlendirir. Bu evlilikten Celile Hanımın babası, ileride Abdülhamid’in yaveri olacak Enver Paşa doğar.
Celile Hanımın annesi ise, yine Türkiye’ye iltica eden Alman kökenli Müşir Mehmet Ali Paşa’nın kızı Leyla Hanım’dır. Neticede ailede Alman ve Polonyalı kanı vardır.Celile hanım özel mürebbiyeler tarafından yetiştirilir, hatta Enver Paşa’nın yaverlik döneminde saray ressamı olarak İstanbul’a yerleşmiş olan İtalyan ressam Fausto Zonaro’dan özel dersler alır.
1900’lü yılların başında güzelliğiyle nam salar Celile Hanım.
Zamanın valilerinden ve tasavvuf edebiyatıyla uğraşmış şairlerinden olan Nazım Paşa’nın oğlu Hikmet Bey’le evlenir. Bu evlilikten iki çocuğu olur. Samiye Yaltırım ve Nazım Hikmet
Bu evlilik 1. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru boşanmayla neticelenir. Bunun arkasından resim çalışmaları için Berlin’e gider.
Yahya Kemal ona aşıktır. Dedikodular neticesinde ilişki 1917’de biter. Oğlu Nazım bu ayrılığa karşı çıkmıştır. Hatta Yahya Kemal’in zehir içerek intihar etmeye kalkıştığı bile söylenir bu aşk için. O dönemde de Paris’e gider Celile Hanım resim çalışmak için ve dedikodular biter.
Mehmet Fuat onun için şiirler yazar. Mehmet Fuat’ın annesi Piraye, Celile Hanım’ın oğlu Nazım Hikmet’le evlenir. İki ailede bu evliliğe karşı çıkar. Celile Hanım, Piraye’nin iki çocuklu dul bir kadın olmasından dolayı, Piraye’nin babası ise Nazım Hikmet’in komünist olmasından ötürü ömrünü cezaevlerinde geçirmeye aday bir adamla evlenmesini istemez. Ancak sonunda aşkla sarmalanan bu iki insan evlenir.
Dönemin öteki kadın ressamları gibi, Celile Hanım’ın da portre türünde resimler yapmaktan hoşlandığı ve daha çok da aileden kişilerin portrelerini çalışmaya ağırlık verdiği görülür.
Portrenin yanında, ilgi alanına giren ikinci konu, çıplak etüdleridir.
Çağdaş resmimizde çıplak konusunun, Çallı kuşağı ressamlarıyla 1910’lu yıllarda başlayarak, belirli standartlar düzeyinde işlendiği dikkate alınırsa, Celile Hanım’ın genç yaşında bu konuya ilgisini yöneltme cesareti çıplakların önemini daha iyi anlataiblir.
Celile hanım portrelere özellikle ağırlık vermiş, önemsemiştir. Kızının, oğlunun, damadının, annesinin ve kendi portrelerinin oluşturduğu bu portreler dizisi , genel olarak bir portre ressamı olan hocası Zonaro’dan, onunla çalışan diğer sanatçılar gibi, onunda bu konudan esinlendiğini gösteriyor.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun arşivinde elli yıldır saklanan eserler; şairin doğum günü olan 17 Ocak’ta okurlarla buluşacak.
Şiirlerin kaydedilme hikâyesi ise şöyle: Nâzım Hikmet ve Bedri Rahmi Eyüboğlu elli yıl önce Paris’te bir araya gelir. Bu buluşmada Nâzım tam elli yedi şiirini teybe okur. Bedri Rahmi ülkeye dönerken yasaklı şair Nâzım Hikmet’in kayıtlarına el konulmaması için özel önlemler alır. Evini sık sık ziyaret eden polislere karşı “Mor” şiirini okuyarak kendi sesini Nâzım’a siper eden Bedri Rahmi, kayıtları oğlu Mehmet ve gelini Hughette Eyüboğlu’na bırakır.
Hughette Eyüboğlu, Paris’teki kayıtların üzerinden elli yıl geçtikten sonra saklanan şiirlerin gün ışığına çıkması gerektiğini düşünerek harekete geçer ve kayıtları Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’na teslim eder. Eyüboğlu, yayınevine şiirlerle birlikte bir şey daha teslim eder: Nâzım’ın annesi Celile Hanım’ın yaptığı ve daha önce ortaya çıkmamış bir Nâzım portresi... Nâzım Hikmet’in Bedri Rahmi Eyüboğlu’na yadigâr bıraktığı bu portre “Büyük İnsanlık - Kendi sesinden şiirler” kitabının ön kapağı içinde yer alıyor.
# Resim, Heykel # Hareket Sanatları # Tiyatro & Dramatik Sanatlar # Fotoğrafçılık - Fotoğrafçılık Eğitim Dersleri # Grafik ve Tasarım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans