Translate

Sayfalar

6 Haziran 2010 Pazar

1922-1939 Tiyatrocular

MUHSİN ERTUĞRUL
-İstanbul 1892 - 1979 İzmir

-Bu dönemde Muhsin Ertuğrul tamamıyla sinemaya hakim oldu. Tek yönetmen ve tek seçici idi. Aslen tiyatrocuydu. Darülbedayi'e yönetmen olarak girdi (1921). Türk tiyatrosunun kurulusunda büyük katkıları oldu. Ve uzun yıllar Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü görevinde bulundu.

-Darülbedayi yani bugünkü Şehir Tiyatroları oyuncuları ile yazları tiyatro sezonu kapanınca filmler çekti. Sinemayı tiyatronun hareketli görüntüsü olarak gördü, tiyatro oyunlarını film olarak çekti yada tiyatro kokan filmler yaptı.

-En büyük eleştiriler sinemayı tiyatronun egemenliğine soktuğu yönündedir.

-Ancak eleştirilere rağmen tekel kurmadı. Israrla 17 yıl boyunca Türk Sineması'nın yükünü taşıdı. İlk sesli filmi çekti, filminde ilk Türk Müslüman kadın oyuncu kullanan kişi oldu, ilk renkli filmi çekti.

-1909'da profesyonel olarak sahneye çıktı. Çeşitli tiyatro topluluklarında çalıştı. Paris ve Berlin'e gitti. Muhsin Ertuğrul 1916 yılında Almanya'da sinema eğitimi aldı. O sıralarda Alman sinemasında dışavurum ekolü altın çağını yaşıyordu. Almanya ve Rusya'da film çekti ve rol aldı. 1918'de Berlin'de "Beranien Düşesi" adlı filmde oynadı. Aynı yıl "Samson", "Kara Lale Bayramı" ve "Şeytana Tapanlar" filmlerini yönetti.
1922
-Kemal Film şirketini ve Eyüp'teki Feshane Fabrikası'nın bir bölümünde (dikimevi atölyesi) Kemal Film Stüdyosu'nu kuran Kemal ve Şakir Seden kardeşlerdir. Sinema ile ilgili ilk deneyimlerini yurt dışında gerçekleştiren Muhsin Ertuğrul; Kemal ve Şakir Seden kardeşlerle yaptığı işbirliği sonucu bu özel yapımevi adına iki film çeker; İstanbul'da Bir Facia-i Aşk (Şişli Güzeli Mediha Hanımın Facia-i Katli) ve Boğaziçi Esrarı (Nur Baba).

-İstanbul'da bir facia-i aşk' filminin Konusu hafif meşrep Şişli güzeli Mediha hanımın dostu tarafından öldürülmesiydi. Büyük ticari başarı getirdi.

-Din, halk, sömürü konuları üzerine çekmeye başladığı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun romanından sinemaya uyarlanan 'Nur Baba' filminin çekimi sırasında Bektaşiler, film setini basarlar. Olaylar çıkar. Bektaşiler filmin aleyhlerine çekildiği yanıltmacasıyla kışkırtılmışlardır. Ancak polisin olaya el koyması sonucunda çalışmalara devam edilir.
Bu film ancak yıllar sonra bitebildi.

1923

Muhsin Ertuğrul, tek adam olarak Türk sinemasında kurduğu egemenliğinin başlangıç yıllarındadır. Ve birbiri ardına üç film çeker. İlki Halide Edip Adıvar'dan uyarladığı Ateşten Gömlek 'tir. Kurtuluş Savaşı'nı konu alan bu ilk filmidir.
-Türk sineması adına bir diğer özelliği de Ateşten Gömlek'te ilk kez Türk kadınlarının oynamasıdır.

-Bu filmde başrolü oynayacak kadın oyuncu için gazeteye ilan verdi ve bu ilana cevap veren Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir hanımlar Türk Sinema tarihinde bir filmde rol alan ilk Müslüman kadınlar oldular.

-Ve böylece Cumhuriyet'in ilanının (1923) Müslüman Türk kadınlarına çalışma özgürlüğü tanıması sonucu, Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir'le yeni bir dönem açılır.

-Filmin başka bir özelliğide sinemamızda ilk defa gerçekle yüz yüze gelinmiştir.

-1923 te çekilen ve Mm. Artinova, Behzat BUTAK, Vasfi Rıza ZOBU gibi tiyatrocuların oynadığı Leblebici Horhor müzikal oyunu başarısız bir denemedir.

-Kemal Film için çektiği ve başrolde oynadığı Kız Kulesinde Bir Facia, gerilim ve korku unsurları olan bir filmdir.
1924

-Muhsin Ertuğrul, bu kez bir filmle yetinir. Peyami Safa'nın aynı ismi taşıyan romanından uyarladığı Sözde Kızlar 'ı çekti.

-1925’te Rusya'ya gidip film çalışmalarına orada devam eder.
Orada "Tamilla“ “Beş Dakika” ve "Spartaküs" adlı filmleri çekti.

-Ateşten Gömlek filminde baş rolde oynayan Neyyire NEYİR ile evlendi.

1928

-1924 yılında sinema işletmeciliğine başlayan İpekçi Kardeşler, bu kez film yapımı için bir şirket kurarlar. Adı İpek Film olan kurum, Türk sinemasının ikinci özel yapımevidir.

-Yurtdışından dönen Muhsin Ertuğrul, bu yeni şirketin ilk filmi olan Ankara Postası 'nın çekimine başlarsa da, filmi bazı nedenlerle ancak bir yıl sonra (1929) bitirir.

- Aynı yıl çekime başladığı Kaçakçılar 'a geçirdikleri bir kaza sonucu oyunculardan birinin hayatını yitirmesiyle ara verilir. Ve film de gene ertesi yıl (1929) tamamlanır.

1931

-Muhsin Ertuğrul'un İstanbul Sokaklarında adlı filmi, Türk sinemasının ilk ortak yapımıdır (Türk-Mısır-Yunan). Semiha Berksoy, Talat Artemel, İ. Galip Arcan gibi Türk oyuncuların yanı sıra Mısırlı Azize Emir, Yunanlı Gavrilides'in başrollerini paylaştığı filmin seslendirme (dublaj) işlemi Paris'teki Espinay stüdyolarında yapılır.

-Bu nedenle İstanbul Sokaklarında ilk sesli film sayılır. Yani sessiz çekilip sonradan dublaj sistemiyle seslendirilmiştir.
-Aynı zamanda yapılmış ilk şarkılı melodramdır.
-Jazz Singer'dan yaklaşık dört yıl sonra, 1931 yılında ilk sesli-şarkılı Türk filmi olan "İstanbul Sokaklarında“, Darülbedayi kadrosunu barındıran, kimi sahneleri Mısır ve Yunanistan'da çekilmiş bir ortak yapımdır.

-Cumhuriyet Gazetesi yazarları, film içeriğinin vasat olduğu ama ses unsurunun filmi izlenebilir kıldığı gibi çeşitli yorumlarda bulunur.
1932

-Dâr-ül-bedayi (tiyatrocular) oyuncularından (Atıf Kaptan, Ferdi Tayfur, Mahmut Moralı, Hadi Ün, Hazım Körmükçü, Sait Köknar, Ercüment Behzat Lav) egemen olduğu dönemde ve bu oyuncularla çekilen Bir Millet Uyanıyor Muhsin Ertuğrul'un en önemli filmi kabul edildiği gibi, Türk sinema tarihimizin de ilk yüz akı filmlerimizden biridir.
-Mustafa Kemal Atatürk filmin senaryosunu inceledikten sonra hareket halinde görünmeyi yadırgamamış, Film için Çankaya’da kamera önüne geçmiş ve bir nutkunu filme aldırmıştı.

-Ve ilk kez bir oyuncu halk içinde ünlenip öne çıkar. Bu oyuncu Yahya Kaptan rolüyle Atıf Kaptan 'dır. Ertuğrul, Kaçakçılar'la çalışmalarını sürdürürken, İpek Film Şirketi de Nişantaşı'nda ilk sesli stüdyoyu kurup işlemlere başlar. Bu yıl, ilk şekliyle hazırlanan Sinema Filmlerinin Kontrolü Hakkında Talimatname'de yürürlüktedir.

1933

-4 uzun, 3 kısa öykülü film çekildi. Güldürüler, vodviller ve operet türü filmlerin yılıdır. Muhsin Ertuğrul, Karım Beni Aldatırsa ve Fena Yol adlı filmlerini gerçekleştirir.

-"Karım Beni Aldatırsa" büyük ilgi gören ilk operet filmimizdir. Bu sayede Ertuğrul'un sinema anlayışını oluşturan vodvil uyarlamaları, ve yabancı film uyarlamalarından sonra operetlerde bir tür olarak yerini alır.

-Aynı yıl çekilen "Söz Bir Allah Bir", bu filmler arasında eleştirmenler tarafından en başarılı sayılanıdır.

-Fena Yol, Türk sinemasının ikinci ortak yapımıdır (Türk-Yunan). Bu ara Ertuğrul; Mümtaz Osman takma (müstear) adıyla senaryo çalışmaları yapan Nâzım Hikmet'le (Ran) birlikte Cici Berber 'i yönetir.

-Nâzım Hikmet'in kısa öykülü film çalışması Düğün Gecesi/ Kanlı Nigâr'dan sonra Dâr-ül-bedayi oyuncularından Hazım Körmükçü'de Yeni Karagöz 'le yönetmenliği dener.

1934

-Ha-Ka Film şirketi (Halil Kamil) kurulur. Ertuğrul, Milyon Avcıları ve Leblebici Horhor Ağa; Nâzım Hikmet ise İstanbul Senfonisi ile (kısa film) çalışmalarını sürdürür. Ertuğrul'un ikinci kez perdeye uyarladığı Leblebici Horhor Ağa'nın önemi Venedik 2. Uluslararası Film Şenliği'ne katılıp onur diploması almasıdır.

-Ve bu Türk sineması tarihinde yurt dışından gelen ilk ödül sayılır.
1935
-Muhsin Ertuğrul Aysel Bataklı Damın Kızı 'yla Türk sinemasına ilk köy filmini kazandırır. Sovyet sinemasının etkilerini taşıyan filmin bir özelliği de oyuncu Cahide Sonku'yla ortaya çıkar. 1933 yılında Dâr-ül-bedayi oyuncusu olarak sinemada işbaşı yapan Sonku, Aysel rolüyle kendinden sonra gelen kuşağa yıldızlık yolunu açar.

-Çünkü Cahide Sonku Türk sinemasının ilk kadın yıldızıdır.
Aysel Bataklı Damın Kızı filminde gerçek bir tabiat-insan çatışması yoktu. Giovanni Scognomillo köyün bir dekor olduğunu, köy gerçeğiyle bir ilişkisi bulunmadığını kaynaklarda belirtmiş. Oldukça fazla koyun, inek sürüleri, köy yolu, at arabası gibi unsurlar vardı. Etraf bir köyü andırıyordu. Fakat o zaman köy filmleri İstanbul'da Kağıthane deresinde ya da birinin çiftliğinde çekiliyormuş. Belkide o zaman İstanbul'un bazı semtleri köy durumundaydı

1939

-1916'lardan başlayıp 1939 yılına kadar uzanan, Muhsin Ertuğrul ve tiyatro oyuncularının damgasını vurduğu bu dönemde Taş Parçası'yla bağımsız bir yönetmen araya girer. Tiyatrocuların dışından gelen bu yönetmen Faruk Kenç 'tir.

-Bu olay dönemin kimi gazetelerinde "Muhsin'in başına düşen taş" olarak değerlendirilir.


-Muhsin ERTUĞRUL’un Aynaroz Kadısı adlı filmi de büyük sansasyon yaratmış ve 1939 yılının bütçe görüşmeleri sırasında Meclis'te gündeme getirilerek halkın ar ve haya duygularını incittiği gerekçesi ile ‘‘Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname’’ çıkartılmıştır.

-Bir arayış içerisinde olan Ertuğrul, bol şarkılı bir film çekme kararı alır. Bu sefer batı müziğini değil Türk halkına daha yakın olan bir şeyleri seyirciye sunma niyetindedir. Böylece sinema tarihimizin ilk şarkıcı-oyuncu filmi olarak geçen "Allah'ın Cenneti" çekilir. Müziklerini Sadettin Kaynak'ın yaptığı filmde Münir Nurettin Selçuk şarkılarıyla ön plana çıkar.
-Bu çalışmadan iki sene sonra aynı kadroyla gene bir şarkıcı - oyuncu filmi: "Kahveci Güzeli" çekilir. Münir Nurettin Selçuk'un oynadığı filmler arasında en başarılısı sayılan bu film, kopyaları günümüze dek korunabilmiş ender çalışmalardan biri.

-Münir Nurettin Selçuk, şarkılarının seslendirerek sinema oyunculuğu yapan ilk erkek sanatçıdır.

-1940'da ise bir başka Muhsin Ertuğrul çalışması olan "Nasreddin Hoca Düğünde" filminde Müzeyyen Senar kısa da olsa şarkılarıyla filmi renklendirmiş, sinema aktristliği yapan ilk kadın şarkıcı unvanını almıştır.
MUHSİN ERTUĞRUL’un SİNEMA FİLMLERİ

-Kara Lale Bayramı - 1918
-Samson - 1918
-Şeytana Tapanlar - 1918
-İstanbul'da Bir Facia-i Aşk - 1922
-Boğaziçi Esrarı - Nur Baba
-Ateşten Gömlek - 1923
-Leblebici Horhor
-Kız Kulesinde Facia
-Sözde Kızlar 1924
-Tamilla - 1925
-Spartaküs
-Beş Dakika
-Ankara Postası 1929
-İstanbul Sokaklarında - 1931
-Kaçakçılar- 1929 32( Başrol - Feriha TEVFİK )
-Bir Millet Uyanıyor- 1932
-Cici Berber 1933
-Fena Yol - (O KAKOS DROMOS)
-Milyon Avcıları 1934
-Aysel Bataklı Damın Kızı - 1934
-Aynoroz Kadısı1938
-Bir Kavuk Devrildi1939
-Allah'ın Cenne
-Tosun Paşa
-Şehvet Kurbanı - 1940
-Akasya Palas
-Kahveci Güzeli 1941
-Kıskanç 1942
-Nasreddin Hoca Düğünde 1940-43
-Yayla Kartalı 1945
-Kızılırmak Karakoyun1947
-Naşit Dolandırıcı
-Söz Bir Allah Bşr
-Evli mi Bekar mı?
-Halıcı Kız- 1953

Halıcı Kız ilk renkli filmdir. Ayrıca ilk defa sinema sektörü dışarısından gelen bir sermaye ile bu film çekilmiştir. Ancak bu filmin başarısızlığı Muhsin Ertuğrul'un sinema hayatının sonunu getirir.
-Muhsin Ertuğrul, 1922 ile 1953 arasında toplam 30 film yaptı.

-Bunların 3’te ikisi ya yabancı kaynaklardan alınma veya batı etkisi taşımaktadır.

-Muhsin Ertuğrul, köklü bir tiyatro geleneğine sahip olduğu için filmlerinde daha çok tiyatral bir tarzla çalışıyordu. Zaten 1947 yılından sonra sinemadan uzaklaşmaya ve tiyatro alanında çalışmalarını yoğunlaştırmaya başladı.

-1953 yılında çektiği ve büyük bir başarısızlıkla sonuçlanan ülkemizin ilk renkli filmlerinden biri olan "Halıcı Kız" Muhsin Ertuğrul'un son sinema çalışması oldu.

-Muhsin Ertuğrul’un tiyatroculuğu yanında en önemli eksikliliği aşırı şekilde batıya açık olması, batı kalıplarına bağlılığı ve sonraki yıllarda sinemamızda salgın haline gelecek olan uyarlama yöntemini aşılamasıdır. Vodvil malzemeleri Fransa’dan, operet, melodram ve macera film örneklerini de Almanya’dan almıştır.

-Yerli veya yabancı kaynaklar kullanarak sinemaya gerekli veya gereksiz yenilikler getirmiştir.Türk Edebiyatı da unutulmaz.(Y.Kadri, H.Edip, P.Safa, F.Nafiz…)

-Yeni türler getirir, kendi görüşüne uygun vodviller,güldürüler, operetler, köy filmleri,kostümlü filmler, melodramlarla sinemayı batılaştırmaya çalışır. Repertuar geniş ama tiyatro havasındadır.

-20 yıl boyunca Türkiye’de sinema her şeyden anlayan tek adamın elinde kalıyor, ama sinemayla ilgilenen başkaları da yoktur.

-Oyuncu kadrosu sabittir. Darülbedayi ve Şehir Tiyatrosundandır. Dolayısıyla ortaya çıkan şey sinema değildir. Sağlam temelleri olan bir endüstriye dayanan batı sinemasına benzemesi de düşünülemez.

-Erman Şener

“Muhsin Ertuğrul sinemayı hiçbir zaman ciddiye almamıştır, hep bir ayak işi, panayır eğlencesi olarak görmüştür. Üstelik sonraki yıllarda da konuşmaya yanaşmamıştır.”

Muhsin Ertuğrul bunca yıl sinema diye bir perde kurmuş ama beyazperde değil, sadece hareket halinde olan bir tiyatro perdesi olmuştur.

Son söz Ertuğrul’dan:

“Zaman sınırı ve para kazanma hırsı olmadan bir film çevirmeyi bende isterdim, ama olmadı işte.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans