Translate

Sayfalar

6 Nisan 2016 Çarşamba

Sanatın gerçek hayatı yansıtması olanaksızdır.


Sözlükteki alışılagelmiş kalıpların dışında sanat demek, farklı olmak demektir. Çünkü, iki insan aynı manzaraya baktığında aynı duyguları yaşayamaz ve aynı ayrıntıları fark edemez. İşte nasıl ki insan herkesin gördüğünü göremez ve hissettiğini hissedemezse sanat eserlerini yegane ve eşsiz kılanda bu taklit edilemez bakış açısıdır. Sanat eserlerini tarihi ve günümüz bakış açısıyla değerlendireceğimiz bu yazımızda, gerek görsel gerekse duygusal sanat eserlerinin hepsine değineceğiz. Bu durumu en güzel anlatan sözcükler Schopenhauer’den gelmiştir sanırım, “Nesnelerin çekiciliği bize dokunmadıkları ölçüdedir. Hayat hiçbir zaman güzel değildir; güzel olan hayat üzerine yapılmış betimlemelerdir sadece.” Gördüğünüz gibi bu cümleden de anladığımız üzere, sanatın gerçek hayatı yansıtması olanaksızdır. Çünkü hayal dünyasıyla
bezenmemiş ve insanın bilinçaltıyla yoğrulmamış sanat eserlerinin fark yaratması biraz zordur. Klasik bir girişle sanat demek: Şiir, müzik, resim, heykel, mimar, gibi insanlarda estetik yönden bir zevk duygusu uyandıran sanatlara verilen isim. Güzel sanatların amacı güzelliği ifade etmek ve yorumlamaktır.
Avrupa milletlerinde yukarda sayılan dalların hemen hemen hepsi vardır. Geçmişten kalan ve günümüzde ortaya konan eserler, bu dalların birbirine ve kendi içlerindeki bölümlerine aittir. Güzel sanatların bazılarınaTürk-islam medeniyetinde rastlanmaz. Bunlar, İslam dininin yasak ettikleridir. Güzellik; cemiyetlere, zamana ve bazen insana göre değişen izafi bir kavramdır. Güzellik, eşya ve olayların insan tarafından anlamlandırılmasından doğan bir anlayış ve hükümdür. Bu anlayış ve hüküm, her zaman değişebildiğinden, bazı cemiyetler için güzel bilinen şeyler, bir başka cemiyet için çok çirkin olabilir. İnsanların sahip olduğu inançların da, güzelin tarif, tespit ve anlamına büyük etkisi vardır. Asırlar boyunca Müslümanlarda, islamiyet’in bildirdiklerine ters bir güzellik olamayacağı anlayışı hakim olmuştur. Bu bakımdan Türk-slam medeniyetinde güzel sanat dallarının Avrupa’da bulunan şiir, mimari gibi dalların yanı sıra hatt, tezbih, tezhib, tezyihat, hakk, oyma vs. orijinal ve fevkalade güzel sahaları doğmuştur. Asırlar boyunca bu sahalarda gelişen ve paha biçilmez eserler verilen güzel sanat dallarına, Meşrutiyetten sonra Avrupa’dan yavaş yavaş resim, heykel ve bunlara benzer sanatlar da dahil edilmiş, zamanla yaygınlaşmıştır. Son yıllarda kendi güzel sanat dallarımız tamamen unutulmuş, yerlerini Avrupa kaynaklı olanlar almıştır
Güzel sanatların amacı, insanlarda estetik heyecan uyandırmaktır, denilebilir. Ancak bu sanatların gayesi ve tarifi tarih boyunca filozoflar arasında ihtilaflara yol açmıştır. Her felsefi akım, hatta her filozof mahsus bir amaç ve tarifle ortaya çıkmıştır. Bu da tarih boyunca gereksiz tartışmaları ortaya çıkarmıştır.
Sanat sözcüğü genelde görsel sanatlar anlamında kullanılır. Sözcüğün bugünkü kullanımı, Batı kültürünün etkisiyle, İngilizce’deki “artifikal” yani yapay anlamı taşıyan kelimeden, gerekse Arapçadaki “sanat” suni ve yapay anlamındaki kelimeden de türetilmiştir. Sanat, bu geniş anlamından Rönesans zamanında sıyrılmaya başlamış; ancak yakın zamana kadar zanaat ve sanat sözcükleri dönüşümlü olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Buna ek olarak Sanayi Devrimi sonrasında tasarım ve sanat arasında da bir ayrım doğmuş, 1950 ve 1960’larda popüler kültür ve sanat arasında tartışma kaldıran bir üçüncü çizgi çekilmiştir.
Şekil verilen malzeme değiştikçe sanatın farklı isimlerle birbirinden ayrılması mümkündür. Ancak, sanatı çeşitlendirirken sadece malzeme yönüyle sınıflandırma yapmak mümkün değildir. Malzemenin yanı sıra, ifade ediş biçimi veya daha kapsamlı  bir ifadeyle yaratıcılık, bu sınıflandırmada önemli bir etkendir. Mesela bir marangoz ve heykeltıraş aynı anda bir kütüğe şekil verebilir. Fakat burada göz ününe alınması gerekilen nokta, marangoz alışılmış çizgilerinden vazgeçmeden bir ürün yaparken; heykeltıraş, alışılmış çizgilerden uzaklaşarak farklı bir sanat eseri oluşturur. İşte bahsetmeye çalıştığımız nokta ortaya çıkan sanat eserinde işlenen temadır.
Bu bakımdan sanatı ikiye ayırmamız mümkündür
1. Pratik sanatlar/Endüstriyel sanatlar (zanaat),
2. Güzel sanatlar.
Güzel sanatlardan bahsedildiğinde aklımıza insan yaratıcılığı, insanın ilk çağlardan bu yana kendini ifade ettiği ve gerek mağaralara. Gerekse kilden ve taştan yontma sütunlara işlemeye çalıştığı fikri, hayali ve yaşam tarzını yansıtan şekillerle günümüze kadar gelmiştir. Fakat, ilkel dönemlerin atlatılmasının ardından sanat, Rönesans sanatçıları, yapılar, anıtlar, köprüler, müzeleri dolduran resimler, sonrasında şiirler yada Mimar Sinan’ın camileri veya köprüleri örnek gösterilebilir. Günümüze geldiğimizde ise sanat eserleri insan zekasının doğayla birlikte kaynaşması ve daha çok estetik kaygılar güden eserlerde devam etmektedir. Çağdaş sanatçılar olarak adlandırdığımız bu kesim, çağdaş resim, heykel, roman, tiyatro, sinema, çelik ve cam yapılar, takı eşyaları, sesin, ışığın, rengin ve ilüzyonun birleştiği büyük sahne şovları şeklinden sıralanabilir. 

Sanatın Sınıflandırılması


# Resim, Heykel # Hareket Sanatları # Tiyatro & Dramatik Sanatlar # Fotoğrafçılık - Fotoğrafçılık Eğitim Dersleri # Grafik ve Tasarım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans