Translate

Sayfalar

6 Aralık 2015 Pazar

Temel Tasarım: Fotoğrafta Kompozisyon YÜZEY

Üzerinde iki boyutlu çalışmaya olanak veren her tür alandır. Düzlemsel nitelikte olabileceği gibi, eğrisel de olabilir.
İlk doğrultusundan bir çizginin uzantısı çizgiyi bir düzleme çevirir. Kavramsal olarak bir düzlemin uzunluğu, genişliği vardır, derinliği yoktur. Bir düzlemin biçimi, köşeleri oluşturan çizginin konturuyla belirlenir. Düzlemler aynı zamanda hacimlerin bitişlerini sınırlar.

KOMPOZİSYON


Fotoğrafta kompozisyon; renk,yüzey,çizgi ve geometrik formların temel plastik sanat kuramları ve elemanları anlayışı içinde, ışık yardımıyla bir araya getirilip, anlam yaratma sanatıdır.


Daha basit anlatımla; ayrı ayrı parçalardan birleştirme yolu dengeli ve düzenli bir bütün oluşturma,kare içindeki konuları göze hoş gelecek şekilde seçme işi, bir işin güzel olması, verilmek istenen mesajın yerini bulması ve fotoğrafın akılda kalıcılığını artırması demektir.


Anlatılmak istenenin anlatılan şeyin doğasına uygun olması ve anlatılan şeyin kendine özgü üretim araç ve yöntemlerinin kullanılması gereklidir. Kompozisyonda kadraj, grafik düzenleme, leke dağılımı, ışık ve anlatılmak istenenin anlaşılır ifade edilmesi gerekir.


Hangi tür fotoğraf makinesine sahip olursanız olun (en basitinden en gelişmişine kadar) deklanşöre basarken sizin fotoğrafınızı sıradanlıktan çıkaracak, ona estetik bir değer katacak öğe, çeşitli kompozisyon kurallarına uymanıza bağlıdır. Her ne kadar sanat kişinin içsel duygularının dışa yansıtılması olayına bağlı olarak, bireysel bir olay olsa da, duygularımızı yansıtırken çeşitli kurallara uymak kişinin özgürlüğünü sınırlamak yerine, ona yeni ufuklar açar. Fotoğrafta kompozisyon pasif ve aktif olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilir.



Pasif kompozisyon

Pasif düzenlemede fotoğrafçı pozlandıracağı konuda vurgulamak istediği öğelerin, ışık şartlarının kendiliğinden olmasını ve zihninde önceden oluşturduğu düzenlemenin gerçekleşmesini bekler. Konunun düzenlenmesine hiçbir şekilde katkıda bulunmaz. Genellikle çocukların yaşantıları, portre çalışmaları, doğa fotoğrafçılığı ve hayvanlar aleminin fotoğraflanmasında pasif düzenlemeden yararlanılır. Daha önce zihninde canlandırmış olduğu bir olayın oluşması için ona düşen görev, sadece beklemektir. Bazen zihnimizde tasarladığımız olaylardan biri, ansızın karşımıza çıkar ve deklanşöre basmak suretiyle istediğimiz bir fotoğrafı elde edebiliriz. Bazen ise tasarladığımız düzenlemenin oluşması, çok uzun zaman alabilir ya da hiç gerçekleşmeyebilir.

Örneğin bir defa gördüğümüz çocuğun gülümsemesi fotoğrafik olarak bizim için yeterli olabilir. O anda, makinemiz çekim için ayarlı değilse ya da herhangi bir nedenden dolayı pozlandırmayı gerçekleştirememişsek, aynı olayın gerçekleşmesi için çocuğun gözlemlenmesi gerekmektedir. Çocuk bizden etkilendiğinden ya da ilgisinin bir başka konuya kaymasından dolayı, bizim beklediğimiz süre içerisinde gülümsemeyebilir. Sonuç olarak, bize göre çok anlamlı ve güzel olabilecek bir fotoğraf ortadan kaybolur.



Aktif kompozisyon

Pasif düzenlemede ortaya çıkan zaman kaybı ve olayların tekrarının rastlantılara bağlı olması fotoğrafçıları aktif düzenleme yapmaya yöneltmiştir. Aktif düzenlemede, fotoğrafçı konunun aydınlatılmasından, modelin duruşuna kadar her şeyi kendisi ayarlar. Zihinlerde, “Sanat fotoğrafı doğal olan, yani kendiliğinden olan olay ve görüntülerin fotoğraflanmasıdır.” gibi yanlış ve geçersiz bir kuralın da burada hatırlatılmasında yarar vardır. Ne aradığını bilmeyen ne bulduğunun farkında değildir. İşte aktif düzenlemede fotoğrafçı ne aradığını bilen ve bunu uygulamak için fotografik unsurları bilinçli şekilde kullanan kişidir. Aktif düzenlemede dikkat edilmesi gereken en önemli nokta düzenleme sırasında olayın ya da konunun doğallığını bozacak durumlardan sakınmaktır. Bir portre çalışmasında modelle konuşmak modelin, sıkılganlıktan kurtulmasını ve daha doğal hareket etmesini sağlayabilir. Çekim esnasında modelle konuşmak ne kadar yararlı ise modele elle dokunmak ve onu rahatsız edecek kadar çok konuşmak, o kadar zararlıdır.


Fotoğrafta, kompozisyon kapalı ve açık biçimde düzenlenebilir. Kapalı kompozisyonda fotoğrafçı, anlatmak istediği her şeyi fotoğraf karesinin içerisinde, izleyiciye sunar. İzleyici kendine hazır olarak sunulan bu yorumla ve anlatımla yetinmek zorundadır. Açık kompozisyonda ise, fotoğrafçı olayların devamını izleyiciye bırakır. İzleyici, fotoğrafçı tarafından kendine sunulan temel bilgilerden hareket ederek, olayın devamını zihninde tamamlar. Böylece bir fotoğrafın oluşumu ve değerlendirilmesinde fotoğrafçı ile izleyici birlikte rol alır. Kapalı kompozisyonda, konunun sınırları fotoğraf karesi ile sınırlandırılırken, açık kompozisyonda konu karenin dışına taşarak devam eder. Konuyu oluşturan öğeler, izleyiciyi fotoğraf karesinden başlayıp başka dünyalara ve yorumlara götüren bir görev üstlenir.



KOMPOZİSYON ÖĞELERİ


1-BELİRGİNLİK


Fotoğraf aracılığıyla anlatılmak istenen mesajın, izleyici tarafından anlaşılması için çekilen fotoğrafın belirgin olması gereklidir. Fotoğrafın belirgin olması, bir iletişim aracı olan fotoğrafın mesajını en okunaklı biçimde ortaya koymasıdır. Bu amaçla kullanılan fotoğraf dili, öteki diller gibi, önceden üzerinde anlaşılmış bir biçimler demetidir. Her ne kadar fotoğraf, doğada var olan biçimleri (öğeleri) olduğu gibi duyarkat üzerine yansıtan ve burada yeniden yapılandıran bir özelliğe sahip olsa da, üç boyutlu olarak bir zaman sürecinde algıladığımız evreni iki boyutlu bir düzleme bir anda (bazen saniyenin binde birinde) saptamaktadır. Bir konuyu, iki boyutlu bir düzlem üzerine bir anda (saniyenin kesirlerinde) saptamak, mesajın içeriğinin kavranmasını zorlaştırır. Zaman ve üçüncü boyutun zihinde canlanabilmesi için, çekilen konu hakkında izleyicinin önceden zihninde var olan duyumlarından yararlanılır. İşte bu nedenle fotoğraf, üzerinde önceden fikir birliğine varılmış biçimler demetidir.

Örneğin yolda, birbirine sarılmış iki kişinin fotoğrafı, yalnızca bir anın tespitidir. Bu kişilerin ne yaptığının izleyici tarafından anlaşılması o konu hakkındaki önceden zihinlere yerleşmiş, bilgilerin yorumlanmasına dayanmaktadır. Bu fotoğrafın okunmasında, kişilerin kavga mı etmekte oldukları ya da bir özlem sonrası kavuşmanın verdiği bir sarılmanın mı göstergesi olduğunun, fotoğraftan anlaşılması üçüncü boyut ve pozlandırma sırasında kritik anın uygun olarak seçilmesine bağlıdır. Her izleyici fotoğraf karesini oluşturan öğeleri, zihnindeki buna benzer binlerce görüntüden biriyle çakıştırıp fotoğrafı geçmiş deneyimlerine göre yorumlayacaktır. Bu nedenle ne anlatmak istediğini iyi anlatamayan (yeterince belirgin olmayan) bir fotoğraf, izleyicide farklı duygular ve düşünceler uyandırır. Bu durum ise, izleyiciye aynı duygu ve düşünceleri yansıtmaya yarayan fotoğrafın en güçlü iletişim aracı olma özelliğini kaybettirir. Bir fotoğrafla anlatılmak istenen, yardımcı öğeler, zamanlama ve olayın belirginliği ile bir anlam kazanır. Bu nedenle her fotoğraf mesajını olduğu gibi yansıtacak şekilde belirgin olmalıdır.


Fotoğrafta belirginliği sağlayan öğeleri kısaca açıklayalım.


a. SADELİK: Bir fotoğrafta, ana öğenin yanında bir çok öğe yer alır. Fotoğraf makinesi, gördüğünü film üzerine aktardığından, ana konuyu destekleyen öğelerin dışında kalan öğelerin, fotoğraf karesinden çıkarılması gerekmektedir. Bu sisteme ayıklayıcı yöntem adı verilir. Bir başka ifade ile vizörden görülen, fakat fotoğraf karesinde olmasını istemediğimiz öğelerin temizlenmesi ya da konu içindeki ağırlığının azaltılması sistemi ayıklama sistemidir. Ressamların yöntemi ise biriktirici yöntemdir. Tuvalin karşısına geçen ressam, resminde olmasını istediği öğeleri tek tek tuvale çizerek bütüne biriktirme yoluyla ulaşır. Fotoğrafçı ise bütün içinden istemediği öğeleri çıkartarak eserini oluşturur.


Sadeleştirme


Fotoğrafçı ayıklama işlemini gerçekleştirebilmek için, çekim noktası değiştirilebildiği gibi, alan derinliğinin etkisi de kullanılabilir. Örneğin bir portre çekiminde, modelin arkasında ve önünde yer alan istenmeyen öğeler, alan derinliği azaltılarak flu hale getirilmek suretiyle fotoğraf karesi içindeki önemi azaltılabilir. İstenmeyen öğelerin çerçeve dışında kalması, değişik bir çekim noktasının kullanılmasıyla sağlanabildiği gibi, farklı odak uzunluğuna sahip objektifler kullanılmak suretiyle de sağlanabilir. Bazen fotoğrafını çekeceğimiz konu için gereksiz gördüğümüz öğe canlı bir varlık olabilir. Bu durumda onun oradan ayrılmasını beklemekten başka çare yoktur. Bazen saatlerce beklememiz gerekebilir. Uzun süre beklemek, konu üzerindeki ışığın durumunu ya da modelin ifade biçimini değiştirebilir. Sonuç olarak fotoğrafı çekmekten vazgeçmek bile istemediğimiz bir fotoğraf çekmekten daha iyidir.


Alan derinliği


Sadeleştirme için kullanılacak yöntemlerden biride perspektiften yararlanmaktır. Örneğin bir futbol maçında, stadyumda izleyicilerden seçtiğimiz konu, yüzlerce insandan biri olabilir. Bu durumda geniş açılı bir objektifle, konuya yaklaşarak, öndeki insanı (ana temayı teşkil eden) abartarak büyütüp, arkadaki insanların fotoğraf karesi içerisinde kaplayacakları alanın oranını küçültmek suretiyle, diğer insanların konu üzerindeki ağırlığı azaltılabilir. Bir başka yöntem ise, çekim noktasında değişiklik yapmak yani farklı bir çekim noktası kullanmaktır. Fotoğrafı sadeleştirmek en az öğe ile en iyiyi anlatmaktır. Yoksa tek bir şeyin fotoğrafını çekmek, fotoğrafın sadeleştirilmesi anlamına gelmez. Örneğin bir insanın yazı yazmasını anlatmak için, bir kalem fotoğrafı çekmek kişinin yazı yazmasını anlatmak için yeterli değildir. 


b. ŞEMALAR: İnsan doğası önce geneli algılar, sonra ayrıntıya yönelir. Bu nedenle karmaşık ve çok öğeyi bünyesinde taşıyan bir konunun fotoğrafını çekerken konunun çeşitli geometrik formlara dönüştürülmesi mesajın daha kolay anlaşılır olmasını sağlar. Bazen çok sayıdaki öğeyi birlikte fotoğraflamak zorunda kalabiliriz. Bu durumda çoğulu bir geometrik şekle dönüştürerek tekile indirgemek mümkündür.


Şemalar


Bir koyun sürüsünün (S) veya (Z) şekline gelmesini beklemek veya ağaca konmuş kuşları bir geometrik forma dönüştükleri zaman fotoğraflamak görüntünün belirginleşmesini ve sadeleşmesini sağlar. En sık kullanılan geometrik şemalar arasında (Y), (+) ve (0) sayılabilir.

c. RİTM: Bir cismin tekrarlanan görüntüsü ya da peş peşe benzer elamanlar dizisi, aynı elamanların tekil görüntülerinden daha etkileyicidir. Belli bir düzene göre tekrarlama, sayısal değerinden fazla bir zenginlik ifade eder. Ritmi oluşturan öğelerin düzenli tekrarı, düzensiz tekrarından daha güçlü etki yaratır. Örneğin yoldaki telefon direkleri, yol çizgileri, dizi dizi ağaç kümeleri gibi.


Ritm ögesi çoğunlukla başka görsel ögelerle bileşik olarak bulunur.


Ritm+perspektif: Örneğin bir tren hattının traverslerini peşpeşe gösteren ya da ağaçlıklı bir yolun derinlemesine oluşu fotoğrafta bu iki ögenin bulunuşunu gösterir.


Ritm+ışık: Cephe ışığı ile aydınlatmada ritmin etkisi minimaldir. Ters, yarı-ters veya yanal ışıkta ise maksimumdur. Bu yüzden ritm ögesine dayalı fotoğraflarda ışık seçimi önem taşır. Ve çokluk bu fotoğraflarda ritm kadar ışık ögesi de baskındır.


Ritm+keskinlik: Ritme dayalı bir fotoğrafta ögelerin hepsinin eşit kesinlikte olması önemlidir. Bu yüzden bu ögelere dayalı fotoğraflarda sınırsız kesinlikte kullanılmalıdır.


Ritm+şema: V şeklinde dizilmiş bir uçak veya göçmen kuş filosunda şema ve ritm birbirinden güç alan komşu ögelerdir.


Ritm+hareket izlenimi: Hız ve hareket izlenimi fotoğrafta hareket netsizliği ile ifade edildiği gibi stroboskobik çekimlerle, hareketin analitik tesbiti ile de verilebilir. Bu tür çekimlerde hareket çok sayıda eşdeğer ve eşit aralıklı görüntü ile verilir.



Yapay ritm etkisi veren filtreler: Bunlar prizmatik filtrelerdir eş merkezli veya lineer çok sayıda yüzey yardımı ile tek bir öge çok sayıda ritmik öge haline getirilir. Aynı teknikle yapılan hız filtreleri ile de hız ve hareket izlenimine benzer yapay görüntüler elde edilebilir.



Ritm


Ritm ışık

d. UYUM: İki ya da daha çok öğenin birbirini hareket, biçim, renk ve ton değerleri bakımından desteklemesi anlatıma güç katar. Uyumda, benzer öğelerin yan yana kullanılması anlatımı güçlendirirken ritimde benzer öğelerin belirli aralıklarla tekrarlaması anlatımı güçlendirmektedir. Bazen ritm ve uyum birlikte kullanılabilir. Hareket eden öğelerin aynı tarafa yönelmesi (Koyun sürüsünün dereye doğru yönelmesi) ya da duran nesnelerin aynı tarafa yönelişi (4-5 kişinin aynı yöne bakmaları) hareketteki uyumu sağlar.


Küçüklü büyüklü benzer biçimlerin arasında biçim uyumu söz konusudur. Örneğin Sultan Ahmet Camiine beli bir yükseklikten bakıldığında, cami kubbesi etrafındaki yarım kubbeler biçimsel uyumdur.


Renk uyumu olarak da renk çarkındaki komşu renkler arasındaki uyum anlatımı zenginleştirir. Örneğin mavi renkle birlikte yeşil ve mor renklerin kullanılması renk uyumunu sağlar.


e. KONTRAST: Birbirine zıt öğelerin birlikte kullanılması konunun belirginliğini artırır. Bir cismin büyüklüğünü göstermek için kendi eş değerinde bir şeyle fotoğraflanması gerekir. Fakat, fotoğrafta büyüklüğü vurgulamak istersek daha küçük bir öğe ile fotoğraflamak uygundur. Örneğin bir basketbolcü uzun boylu bir kişinin yanında gerçek boyunda bir görüntü sergilerken, kısa boylu bir kişinin yanında boyu abartılı olarak vurgulanır. Farklı yönlere giden iki kişinin görüntüsü harekette kontrast oluştururken bir üçgen ile dairenin birlikte fotoğraflanması biçimsel kontrastı meydana getirir. Renkle ve tonlarla da kontrast elde edilebilir. Burada birbirine zıt renklerin kullanılması en belirgin kontrasttı verirken, ara tonların ve renklerin kullanılması dereceli bir kontrast oluşmasını sağlar. Özellikle sıcak ve soğuk renklerin birlikte kullanılması fotoğrafa ayrı bir anlam katar. Aşırı kontrast fotoğrafın belirginleştirilmesinden ziyade konunun ve ilginin bölünmesine ve dağılmasına yol açacağı unutulmamalıdır.


f. IŞIK: Fotoğraflanan bir konunun belirginleştirilmesinde en etkili araç ışıktır. Konuda vurgulanmak istenen noktaların diğer bölgelere göre daha aydınlık olması ya da istenmeyen görüntüleri fotoğraf karesinin dışına taşımak için bu bölgelerin çok aydınlık ya da karanlık olmaları fotoğrafta konunun belirginliğini artırır. Zorunlu kalmadıkça (siluet fotoğrafları) ters ışık ve cephe ışığını, fotoğraftaki derinlik etkisini kaybettireceğinden kullanmamak yerinde olur. Konuda derinlik kazandırması ve aşırı kontrastı engelleyebilme özelliği olan yanal ışık fotoğraf belirginliğini artırır. Mezar taşlarındaki yazıların fotoğrafını çekerken yazıların okunabilmesi için 45 derecelik bir açıyla gelen yanal ışık kullanmak en uygun ışık açısıdır. Bu fotoğraf cepheden gelen ışıkla çekildiğinde yazıların okunması imkansızlaşır.


Işık konunun belirginleşmesini sağlayan bir araç olmasının yanında alan derinliği etkisini de sağlayan en önemli araçtır. Gittikçe parlaklığı azalan konularda ve ana temanın çevresinde oluşan parlak çerçevelerle bu etki yakalanabilir. Sıcak ve soğuk renklerin birlikte kullanılması da alan derinliği etkisi sağlar.


g. PERSPEKTİF: Fotoğraflanan konuda istenilen bölgelerin deha belirgin olarak vurgulaması için izlenen yollardan biri de perspektif etkisidir. Cisimlere belli bir noktadan bakıldığında görülen şey, bulunulan noktadan görünen konunun görsel gerçeğidir. İnsan beyni objeleri bir zaman anında değil, bir zaman sürecinde algıladığından perspektif bozulmalarını zihinde düzelterek algılar. Örneğin tren raylarına baktığımızda bu rayların belli bir mesafeden sonra birbirine birleşiyormuş gibi görülmelerine rağmen hiç kimse bu rayların birleştiğini düşünmez. Fotoğraf ise bir anın bir noktadan tespiti olduğundan aynı noktadan rayların fotoğrafı çekildiğinde, fotoğraf kağıdında bu birleşme etkisi yok edilemez. Perspektif etkisinden yaralanarak bazı öğelerin vurgulanması sağlanabilir. 10-12 katlı iki binanın arasına girerek yerden gökyüzüne doğru çekilen bir fotoğrafta binaların gökyüzünde birleşiyormuş etkisi yaratılabilir. Bazen geniş açılı bir objektif kullanılarak perspektif etkisi artırılır, bazen tele objektif kullanılarak nesneler arasında, uzaklıklarına bağlı olarak ortaya çıkacak olan, büyüklük etkileri azaltılabilir.


h. KESKİNLİK :


A. Netleme olayına bağlı keskinlik: Bu bir anlamda çekilen fotoğrafın netliğinin yapılmasıdır. Objektiften geçerek film üzerine düşen görüntünün bir noktada kesişerek netleşmesi objektif odak uzunluğunun netleme halkası yardımıyla ileri geri oynatılmasıyla sağlanır. Bir fotoğrafta her tarafın net olması çoğu zaman arzu edilmez. Çünkü fotoğrafımızda bir şeyi onun doğal atmosferinden sıyırıp, yine doğal ortamı (fotoğrafçının karar verdiği ortam) içerisinde izleyiciye sunmak istiyoruz. Bu sunma işlemi içerisinde fotoğraf karesine giren istenmeyen görüntüleri netsizleştirerek ana tema üzerindeki etkisini artırıp, konumuzu daha belirgin hale getirebiliriz.


B. Gelen ışığın türüne bağlı keskinlik: Bir fotoğrafta kontrastın yüksek olması keskinliği artırır. Bir portre fotoğrafı çekerken kişiyi olduğundan yaşlı göstermek için cephe ışığı kullanılırken, daha genç göstermek için yumuşak ışık (Yanal ışık) kullanılır. Yine bir tarihçi mezar taşındaki yazıları okuyabilmek için çekeceği fotoğrafta mezar taşının rengine zıt bir renk kullanması yazının taş üzerinde belirginleşmesine ve fotoğrafta daha rahat okunabilmesine imkan sağlar.


C. Çözümleme gücüne bağlı keskinlik: Burada duyarkatın ya da kullanılan objektifin çözümleme gücüne (milimetrede kaç çizgi ayırdığının ölçüsü) bağlı olan gerçek bir keskinlik söz konusudur. Çözümleme gücü yüksek bir objektifle çekilen fotoğrafın keskinliği ile sıradan bir objektifle çekilen bir fotoğrafın keskinliği birbirinden farklıdır. Yine ince grenli film ya da kart kullanılarak aynı fotoğraf farklı keskinlikte elde edilebilir.


I. DOKU: Belli bir çerçeve içerisindeki yüzeyin parçalanmasında belli bazı oranların (altın kesim oranı) kullanılması görüntünün daha ilgi çekici olmasını sağlamaktadır. Bu bölme işleminde ortaya çıkan yüzeylerin istenilen anlatım doğrultusunda zenginleştirmesi ilgi çekiciliği artıracaktır. Bu yönteme yüzeye doku kazandırma ya da doku araştırması denir. Doku ifade eden çizgi, nokta ve tonların yüzeye kazandıracağı soyut zenginlik dışında yüzeyin doğal yapısın yansıtmak ya da küçük çapta derinlik kazandırmak gibi işlevleri de vardır.



Doku

J. HIZ VE HAREKET İZLENİMİ: Fotoğrafın, belli bir anın iki boyutlu bir düzlem üzerine saptanması olayıdır. Çevremizdeki olaylar bir anda başlayıp biten olaylar olmayıp, belli bir süreç içinde gerçekleşen olaylardır. Bu olayların bir süreç içinde ifade edilebilmeleri onların hareket izlenimlerinin duyarkata aktarılmasıyla sağlanabilir. Bir bisikletle dolaşan kişinin hareket halinde olduğunu fotoğraf karesine düşürmenin değişik yolları vardır. Bu yolların başında, bisikletin hareket hızının üstünde bir örtücü hızı kullanılması gelir. Bu durumda bisiklet ve sürücüsü ile birlikte çevre net olarak görülecek, buna bağlı olarak iki tekerlekli bisikletin yer çekimine rağmen ayakta durması onun hareket halinde olduğu izlenimini izleyicide yaratacaktır. Bir başka yol bisikletin hızının altında bir örtücü hızı kullanmaktır. Bu durumda da, çevrenin net olarak film üzerine düşmesi sağlanırken bisikletin ve sürücüsünün netsiz görüntüsü hareket izlenimini yaratacaktır. Diğer bir yol ise, düşük bir örtücü hızı kullanarak bisikletin hareket yönünde, makineyi hareket ettirirken fotoğrafın çekilmesidir. Bu durumda bisiklet ve sürücüsü net iken çevre netsiz olarak film üzerine düşecektir. Kullanılabilecek yollardan biri ise bisikletin hareket hızının üstünde fakat sürücünün el ve ayaklarının hareket hızının altında bir örtücü hızı kullanmak ve makineyi hareketsiz kılmak en çarpıcı görüntünün elde edilmesini sağlar. Bu durumda fotoğrafta çevre ve bisikletle birlikte sürücü net, buna karşılık sürücünün hareket halinde olan elleri, ayakları ve bisikletin tekerleri netsiz olacağından bisikletin hareketi fotoğraf karesinin üzerine en belirgin olarak yerleşmiş olacaktır.



Hız ve hareket işlenimi

Hareket ve hız izlenimi hareket halinde olan objenin hızının altında bir örtücü hızı kullanılarak fotoğraf çekildiği zaman hareketli kısım netsiz olacağından burada bir hareket izlenimi oluşur. Örneğin güneş battıktan sonra caddelerin fotoğraflarının çekilmesi durumda çok değişik fotoğraf elde edilebilir. Bu durumlarda cadde üzerinde ışıklandırılmış yapılar net ve belirgin, hareket halindeki araçların stop lambaları yol üzerinde kırmızı çizgilerin oluşmasını sağlarken, hareket halindeki insanlar netsiz birer leke olarak görüntülenir. Diğer taraftan hareket halinde olan bir cismin hareket hızının üzerinde bir Örtücü hızı kullanılması hareketin bir zaman dilimi içerisinde durdurulması yoluyla hareket ve hız durumunu ifade eder. Örneğin bir çağlayanda, çağlayandan akan suyun akış hızının üzerinde bir örtücü hızı kullanılması havada su damlacıklarının duruyor halde görüntülenmesini sağlar.


2- BÜTÜNLÜK


Her fotoğraf bir mesajın iletimi için çekilir. Niçin çekileceğine karar verilmeyen bir fotoğrafı çektikten sonra bu ne işe yarar, ben burada ne anlatabilirim diye düşünmek biraz zorlama olur. Bu nedenle öncelikle fotoğrafı niçin çektiğimizin cevabını bulmalıyız. Fotoğrafımızda ana tema ve bunu destekleyen öğeler bir bütünlük içerisinde verilmelidir. İzleyiciyi vurgulamak istediğimiz mesajın dışına itecek görüntü ve öğelerden kurtarmak için fotoğrafın belirgin ve bir tercümana ihtiyaç duymadan okunup anlaşılabilecek kadar sade olması gerekir. Fotoğrafta ana öğe belirlendikten sonra yardımcı öğelerin belirginliğini azaltmak ve kare içerisindeki oranını düşürmek için uygun çekim noktasından görüntülenmesi gerekir. Fotoğraf çekerken ister pasif düzenlemeyi, isterseniz aktif düzenlemeyi tercih edin, sonuçta kare içerisinde istenmeyen bazı öğelerin ayıklanması çok zordur. Ayıklanamayan öğelerin fotoğrafın bütünlüğünü bozmaması için çekim noktasının tespitinde azami gayretin gösterilmesi gerekir. Bazen birden fazla şeyin bir karede anlatılmaya çalışılması hiçbir şey anlaşılamayacak duruma gelmektedir. Bu nedenle fotoğrafta ikinci üçüncü mesajların oluşmasına yol açacak düzenlemelerden kaçınarak, tüm elamanların ana konu etrafında şekilleneceği bir kompozisyon tercih edilmelidir.


3. DENGE


Pozlandırılmış olan bir fotoğrafta öğeler arasındaki uyum, belirginlik ve bütünlüğün yanında aranan önemli bir görsel unsur dengedir. Denge ana öğe ile yardımcı öğeler arasında, boyut, renk, ton, biçim ve kontrast dengesinin sağlanması anlatımı güçlendirirken, fotoğraftaki uyumu, belirginliği ve bütünlüğü sağlar.


Fotoğraftaki denge kavramı, fizikteki ve matematikteki denge kavramının içeriği ve anlamıyla aynı şeyi ifade eder. Fizikte kaldıraç yasası olarak adlandırılan yasaya göre; bir el terazisinde mesnedin yakınına asılan ağır bir madde ile mesnedin uzağına karşı tarafa asılan hafif bir madde arasında ağırlık bakımından fark olmasına rağmen terazi dengede durur.



Denge

Bu yasadan hareket ederek düzenlemede lekeleri renkleri, büyüklükleri ve tonları bakımından merkeze olan uzaklıklarına göre dengeye getirilebilir. Burada uyulacak kural öğelerin ağırlıklarının merkeze uzaklıklarının çarpımının eşit olmasıdır. İnsan, simetriden ziyade simetri olmayan düzenlemeleri tercih etmektedir. Bu nedenle görüntüde bir birine eş değer iki ayrı düzenlemenin oluşmasını engellemek için, merkezden farklı uzaklıklarda ve değişik ağırlıklarda öğelerin düzenlenmesi gerekir. Ağırlık kavramını fizik ve matematikteki anlamından farklı bir anlamda fotoğrafçılıkta kullanılmaktadır.

Fotoğraf açısından öğelerin ağırlı kare fotoğraf karesi içinde kapladıkları alan ile renk tonlarının çarpımıyla elde edilen değerdir. Örneğin, fotoğrafın merkezine uzaklıkları ve büyüklükleri aynı iki öğeden birinin rengi ve tonu fotoğraf karesinin rengi ve tonuna yakın diğeri de zıt renkte oluşmuş bir fotoğrafta denge bozulmuştur. Bu durumda, genele zıt renkte olan öğeyi merkeze yaklaştırmak suretiyle denge sağlanabilir. Bir manzara fotoğrafı çekerken bulutsuz bir gökyüzünün fotoğraf üzerindeki dengeyi bozmasını önlemek için çekim yaptığımız yerde ağaç yapraklarını ya da bulut görüntülerini gökyüzüne serpiştirerek buradaki boşluk giderilebilir ve fotoğrafta denge sağlanır.


Bir kompozisyon iki farklı denge sistemi içinde düzenlenebilir. Bunlar “simetrik denge” ve “asimetrik denge”dir.


a) Simetrik Denge


Simetri sözcüğünün iki anlamı vardır. Simetri denildiğinde ilk olarak; iyi ortalanmış ve dengelenmiş parçaların oluşturduğu genel bir yapı akla gelir. Diğer taraftan, hayali bir çizgi ya da düzlemle ayrılmış iki yönlü biçim benzerliği de simetri olarak tanımlanır.



Simetrik denge


Doğada birçok simetrik biçimle karşılaşırız. İnsan gövdesi ve insan yüzü simetrinin en yakınımızdaki örnekleridir. İnsan anatomisinin simetrik yapısı, sanat tasarım dallarında simetrik biçimlere doğru güçlü bir eğilimin oluşmasına yol açmıştır. İki yönlü simetri, eşit biçimsel özelliklere sahip elemanların bir eksen ile ortadan ayrılmış yüzeyler üzerine yerleşmesiyle sağlanır. Simetrik düzenlemeler günümüz kompozisyon kurulumlarında yaygın olarak kullanılmaktadır.

Doğada simetrinin değişik türlerine rastlamak mümkündür. Merkezi (radial) simetride görsel unsurlar merkezi bir nokta ya da eksenden güneş ışınlarına benzer biçimde 360 derecelik bir açı gösterirler. Dönel (rotational) simetri ise görsel unsurların bir nokta etrafında dönerek eşit aralıklar halinde sıralanmaktadırlar. Bir yüzey ya da boşlukta birbirine benzeyen biçimlerin yoğun bir istif düzeni içinde bulunması da (örneğin, yer döşemelerinin oluşturduğu dokular) süslemeci (ornamental) yada kristal dokulu (crystallographie) simetriye örnek olarak gösterilebilir.


Geleneğin, resmiyetin, otoritenin vurgulanacağı konularda simetrik denge tercih edilir. Diğer yandan simetri, dürüstlük ve saygınlığın psikololojik simgesidir. Simetrik dengeye dayalı kompozisyonlar, daha güvenilir olmaları nedeniyle grafik tasarımlarında amatör tasarımcıları tarafından sıkça kullanılır.



b) Asimetrik Denge


20. yüzyıl başlarında ortaya çıkan modern sanat ve tasarım akımları, simetrik dengeyi reddederek; geleneksel olarak simetri noksanlığını ya da bütün parçaları arasında orantıya dayalı bir eksiklik anlamına gelen asimetriyi benimsemişlerdir. Modernist akımlar asimetriyi, birbirine benzemeyen ya da eşdeğer olmayan görsel unsurların arasında dinamik bir denge ya da düzen sağlayan bir kavram olarak ele alıp kullanmışlardır.



Asimetrik denge

Simetrik dengede olduğu gibi asimetrik dengede de bir optik ağırlık merkezi vardır. Ama bu merkez, geometrik merkezden farklı bir konumdadır. Asimetrik düzenlemenin başarısı, cesur ve sorgulayıcı olmasına bağlıdır. Başka bir değişle asimetrik denge dışavurumcu ve ne kadar formüllerle anlatılmaya kalkışılsa da duygu hareketini çoşturan bir yapıdadır. Asimetrik dengede, simetrik dengedeki gibi tek düze olmayan her türlü renk ve obje, objelerin büyüklükleri ve renklerin hacimleriyle kurulabilmektedir.


Simetride durağanlık ve kasılma, asimetride ise hareket ve gevşeme duygusu vardır. Birinde düzen ve kural, diğerinde rastlantı ve keyfilik egemendir. Daha genel bir anlatımla; simetri katılık ve sınırlılığı, asimetri ise hayatı, eğlenceyi ve özgürlüğü simgeler.


Bir kompozisyonun simetrik ya da asimetrik dengeye dayalı olmasının en önemli kriteri, eserin konusu ve içeriğidir. Gerek simetrik, gerekse asimetrik düzenlemelerle oldukça etkileyici sonuçlar elde etmek mümkündür. Sanatçı, oluşturduğu kompozisyonlarda optik ağırlıklara sahip unsurları belirli dengeler içinde biraraya getirir. Asimetrik bir kompozisyon içinde kurulan dengeyi nesnel olarak değerlendirebilmek için kompozisyonu aynadan ters izlemek ya da ters çevirmek gibi yöntemlere başvurulabilir.


Kompozisyonun alt ve üst bölümünde yer alan unsurlar arasındaki ilişki hiçbir zaman yok edilmemeli, bütün görsel unsurlar optik bir merkez çerçevesinde toplanmalıdır. Yani, kadraj kendi içinde bir dengeye sahip olmalıdır. Kadrajı oluşturan dikdörtgen dikey bir eksenle ikiye bölündüğünde optik ağırlığın, çizginin her iki tarafında eşit olarak dengelenip dengelenmediği gözle görülebilir.


Kadrajın belirli bir bölgesinde kümelenen beyaz boşluk denge sağlamada çok önemli bir role sahiptir. Beyaz boşluk, optik ağırlık oluşturmada bazen görsel unsurlara daha belirleyici bir işlev üstlenebilir.


Büyük boyutlu ve koyu renkli görsel unsurlar, küçük ve açık tonlu unsurlara oranla daha fazla optik ağırlığa sahiptir. Siyah-Beyaz çalışmada kullanılan canlı bir renk optik dengeyi bulunduğu yöne doğru kaydırır.


Hiçbir kompozisyon ilkesi, kural ilkesi taşımaz. Bunlar daha önceki konularda bahsedildiği gibi insanın doğasında bulunan sonradan keşfedilmiş formüllerdir.


4- ORANTI


Konuyu ortalama veya simetrik yerleştirme akla ilk gelen orantıdır. Simetrik cisimlerin, bir noktadan veya bir eksen üzerinde simetrik göründükleri söylenebilir. Yalnız tam küre biçiminde bir cisim her yerden simetrik görünür. Simetri, akıl ve önyargı olarak benimsenen bir düzendir. Duygular ve sezgiler simetriye karşıdır. En basit simetri iki elamanlı simetridir. Bir gökyüzü fotoğrafı çekilirken ufuk çizgisinin fotoğraf karesini tam ikiye bölmesi basit simetriye bir örnektir. Bu durumda oran 1/1 şeklinde gerçekleşir. Basit simetrinin dışında bir yüzeyi 3-4-5 eşit parçaya bölerek farklı simetrik görüntüler elde edilebilir. Çift rakamlı bölmelerde ortada bir çizgi oluşurken tek rakamlı bölmelerde ortada bir bölüm oluşacaktır. Tek rakamlı bölmelerle de eğer ana konu bu bölüme yerleştirilir ve yardımcı öğelerle ana konu desteklenirse güçlü anlatım sağlayabilecek düzenlemelere ulaşılabilir.



Orantı

Rönesans ustalarının birçoğunun kusursuz işlerinin olduğunu bilmekteyiz. Gerek resim, gerek heykel, gerekse mimaride olsun isimlerinden yüzyıllar sonra da bahsettirmiş ve eserlerini bugüne kadar getirmeyi başarmışlardır. Eserlerin mükemmeliyetleri hiçbir zaman tartışılmamış, fakat Yunan felsefeci birçok kişinin aynı şekilde düşünmesinin arkasında bir somutluk olabileceğini kanısına varmışlardır ve bir altın formül aramaya başlamışlardır. Güzel olarak kabul edilen eserlerin üzerinde bir araştırmaya gitmişler, ve en sonunda bir sonuca varmışlardır. Güzelin ince detaylarda değil de iskelette, çerçevede, nesnelerin kütlesel birleşiminde bulmuşlardır. Bu kurala da “altın oran”, “altın kesim” (Section d’ore) demişlerdir.


Altın kesim diye bilinen geometrik orantı yüzyıllar boyunca sanat sırlarının anahtarı olarak kabul edilmiş, yalnız sanatta değil, doğadaki herşeye o kadar çok uygulanmıştır ki zaman zaman dini bir saygı bile kazanmıştır.


Mimarı eserlerde ve diğer görsel sanatlarda da kullanılan altın kesim kuralı bir yüzeyin zorunlu bölünmesi gerektiği durumlarda kullanılacak en iyi yöntemdir. Altın kesim kuralında bir yüzey enine ve boyuna üç eşit parçaya bölündüğünde yüzeyde çizgilerin kesiştiği dört can alıcı nokta ortaya çıkar. Ana tema bu noktalardan birine yerleştirildiğinde anlatım ve görsellik açısından en uygun nokta bulunmuş olur. Bu dört ana noktadan ana öğenin özelliği ve anlatımı destekleyecek en uygunu seçilerek düzenlemenin yapılması gereklidir.


Bir fotoğrafta sadece ana konunun altın kesim kuralına göre yerleştirilmesi orantının yeterli olması anlamına gelmez. Ana öğeyi destekleyen yardımcı öğelerde kendi bölmelerinde altın kesim kuralına göre yerleştirilmelidirler. Bunun yananda, ana ve yardımcı öğelerin çerçevenin tümüne oranı da önemlidir. Mümkün olduğu ölçüde fotoğrafta ana öğe karenin ortasına getirilmemeli (Özel durumlar ve gurup fotoğrafında bu kurala uyulmayabilir.) altın kesim kuralına göre uygun bir noktaya yerleştirilmelidir. Deniz kenarında deniz ve gökyüzünün birlikte vizörden görüldüğü zaman altın kesim kuralına göre ufuk çizgisi ya 3-4 numaralı noktaların bulunduğu eksende ya da 1-2 numaralı noktaların bulunduğu eksende yer alacaktır. Ufuk çizgisinin bu noktalardan hangisine geleceğine karar vermek fotoğrafta denizin etkisini mi, gökyüzünün etkisini mi vurgulamak isteğimize bağlıdır. Eğer kabarmış beyaz bulutlarla süslenmiş çok güzel bir gökyüzünün fotoğrafını çekmek bizim için önemli ise elbette ufuk çizgisi alt tarafta kalacak karenin çoğunu gökyüzü dolduracaktır.


Orantı yalnız ana konunun ve yardımcı konuların düzlem içindeki yerleriyle ilgili olmayıp aynı zamanda renk ve ton değerleri bakımından da denge göz önünde tutularak altın kesim kuralına göre bir orantı kurulamalıdır. Bir portre çekiminde saçların yüze oranı, başın vücuda oranı, açık bölgelerin koyu bölgelere oranı hep altın kesim kuralına göre düzenlenmelidir.


5- YERÇEKİMİ


Duvara ya da panoya asılı duran bir fotoğrafta eğri duran binalar, ağaçlar ya da herhangi bir şey insanı rahatsız etmektedir. Bu durumda hemen fotoğrafın duruş şekli değiştirilerek bu görüntü bozukluklarının giderilmesine çalışılır. Elimize bir fotoğraf aldığımızda bu fotoğraftaki öğelerin öncelikle yer çekimine göre doğru duracakları bir şekle dönüştürdükten sonra fotoğrafın içeriği ile ilgilenmeye başlarız. Bu tür düzenlemeler insanın doğasında var olan yerçekimi kuralının bir sonucudur. Eğik duran ağaçlar ya da varlıklar bir felaketin sonucu ya da habercisi olarak insan zihninde yer almaktadır.



Yerçekimi


Bir fotoğraf karesindeki öğelerin ağırlıklarının olduğunu bu ağırlıklarına göre denge, uyum, orantı gibi düzenlemeler yapılır. O halde ağırlığı olan her varlığın yerçekimi kuralına göre bir duruş şeklinin olması gerekir. Fotoğrafta doğadaki olayları estetik kaygıyı göz önünde tutarak yeniden yorumlama olduğuna göre yer çekim kanununa göre bu düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Fotoğraf karesi içerisinde ağaçların eğik durması ya da bir insanın öne arkaya doğru eğik olması rüzgarın veya hareketin ifadesi için kullanılabilir. Fakat bir binanın eğik olarak ya da bir ufuk çizgisinin eğik olarak fotoğraflanmasının hiçbir izah tarzı olamaz. Objektif halde bizlerde fotoğraflarımızı çekerken makinemizi yere (bulunduğumuz konuma göre değil) paralel tutarak bu çok basit fakat anlamlı kurala uymuş oluruz.

6-DEVAMLILIK VE YÖN


Dünyada Araplar dışındaki bütün insanlar soldan sağa doğru okuyup yazarlar. Doğumundan ölüme kadar soldan sağa doğru bir yön izledikleri için bu da insanlarda bir yön ve hareket duygusuna yol açar. Okuyup yazma dışında bütün görsel etkileşimleri de bu yönde yönde yapar.



Devamlılık ve yön

İzleyicinin gözü, eser üzerinde bir çizgi ya da kıvrım boyunca hareket eder. Göz bir unsurdan diğerine doğru kesintisiz geçişler yapabiliyorsa, devamlılık sağlanmış demektir. Sanatçı, izleyicinin ilgisini konuya yönelterek, onu fotoğrafların labirentlerinde dolaştıracak görsel devamlılığı yaratmak zorundadır. Devamlılığı sağlamada aşağıdaki yöntemlerden yararlanılabilir.


· Görsel unsurlar gözün normal hareketlerine uyucak bir yönde yerleştirilmelidir.


· Algılama yönü, okuyucunun dikkatini dağıtmayacak biçimde düzenlenmelidir.


· Göz alışkanlık gereği, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru bir yön izler. Gözün yatay hareketleri ise dikey hareketlerine göre daha kıvrak ve hızlıdır. Ayrıca göz; büyükten küçüğe, koyu tondan açık tona, renkliden renksize, alışılmış olandan alışılmamış olana doğru bir algılama sırası izler.


Bizim yön konusunda değineceğimiz başka bir unsur da çerçevelemedir. Ne kadar bu konuyla ilişkisi yok gibi gözükse de bizim ana temaya odaklanmamızı sağlayan, merkeze doğru yönlendiren bir unsurdur. Bu ögeyi nasıl kullandığımıza gelince; iki türlü çerçeveleme vardır. Birincisi yapay olarak bizim yarattığımız çerçevelerdir. Bunlar stüdyolarda kullanılan kompozisyon malzemeleridir. Diğeri ise doğal çerçevelemedir. Bu çerçevelemede doğal malzemenin kullanılmadığı yerler vardır fakat mekan içinde sizin isteminiz dışında bulundukları için bu ismi almışlardır. Bunlar bir portre çekiminde vücut uzuvlarının (kol gibi) kullanılması, bir figür çekiminde bir sarmaşık dalının kullanılması gibi.


KOMPOZİSYONU OLUŞTURAN GÖRSEL ELEMANLAR VE ANLAMLARI


Nokta; çizgi; düz çizgi, eğri çizgi, yatay, dikey, oblik çizgiler, çizgilerin birleşmesinden doğan açılar, üçgenler, dörtgenler, çokgenler, eğrilerin doğurduğu parabollar, hiperbollar, serbest şekiller, elips ve daireler; yüzeyler, yüzeyleri kaplayan dokular, renkler; hacimler; piramitler, küpler, küreler, canlı ve cansız hacimler; hareketli ve hareketsiz şekiller, dağlar, taşlar, binalar, bitkiler, hayvanlar, insanlar bizim görsel elemanlarımızdır. Her birinin uyundırdığı farklı bir duygu ve farklı bir anlam vardır. Sabit bir yüzey üzerinde yerleştirilmiş piramit (yüzey + obje) stabilite hissi verirken, aynı yüzey üzerinde görünen bir bilye, bir kedi bir kalem farklı hisler verebilir.


Görsel elemanların en basiti noktadır. Bu nokta uzaktan görünen bir insan, renkli bir çiçek olabilir, yeter ki fotoğrafın küçük bir bölümünü kaplasın. Fotoğraftaki bu nokta önemli ise odak noktası, önemsiz ise leke, fotoğrafın bütünlüğüne zarar veriyorsa dengesizilik noktası adını alır. Bir noktayı kare içine yerleştirmenin sonsuz yolu vardır. İlk akla gelen karenin ortasına yerleştirmektir. Bir çok durumda işe yarar ama her zaman en iyi yöntem olmayabilir. Neden yukarı yerleştirmeyelim? Neden aşağıda olmasın? Ben sağda olsun istiyorum. Doğrusu farklı problemler için farklı çözümler üretmekte fayda var, bazen en iyi çözüm eşeğe ters binmektir. Noktanın ortada olması statik bir fotoğraf yaratır. Nokta sağa doğru hareket eden bir araba ise ve fotoğrafın sağına yerleştirilmişse izleyen kişide çekerken geç kalınmış hissi uyandıracaktır. En iyisi arabanın önünde bir şey bulunmayacak şekilde sola yerleştirilmesidir. Bauhaus sanat okulunda yapılan egzersizlerde gözün kareyi nasıl taradığı araştırılmış, bazı önemli çizgiler ve altın noktalar tespit edilmiştir. Bunlar herhangi bir kağıtta çizerek bulabiliriz.


1. Dört köşeyi birleştiren iki çizgi,

2. Karşı kenarların ortasını birleştiren iki çizgi,

3. Birbirine dik olan kenarların ortalarını sıra ile bağlayan dört çizgi,

4. Dört köşeyi, dört kenar ortasına bağlayan sekiz çizgi çizin.


Altın noktalar en çok çizginin geçtiği dört noktadır ve bunların çoğu ortada değildir. Bunları bulabildiniz mi?


Kompozisyonda en kolay uygulanabilen kompozisyonlardan biri üçgen kompozisyondur. Üçgen kompozisyonun başarılı olabilmesi için tek şartı kenarlardan birinin kare kenarlarından birine paralel olmasıdır. Üçgen yukarıyı gösteren bir ok gibi duruyorsa stabiliteyi, oturmuşluğu simgeler. Ters duruyorsa her an devrilebilir hissini uyandırır. Üçgen kompozisyon üç noktadan oluşuyorsa aralarındaki güçlü bir bağa işaret eder. Bir nokta ve bir çizgiden veya üç çizgiden üçgen kompozisyonlar yaratılabilir. En başarılı üçgenler yukarıdaki egzersizden çıkmıştır.



Altın nokta
Üçgen kompozisyon

Görüntülemek istediğimiz konuyu bir çarpı iskeleti üzerinde sabiteleştirebiliriz. Bu anlatımımıza bir dinamizm sağlar. Böyle bir düzenlemede çarpının kesişme noktası karenin tam ortasına gelmemeli, bu durumda yaratılan tüm hareket duygusunu kaybedebiliriz.


Yatay ve dikey çizgilerin kesiştiği nokta gözün ilgi merkezini oluşturur. Dengeli kullanılmış bir artı fotoğrafı güçlendirebilir.


Kare kompozisyonu dört noktadan veya iki çizgiden oluşur. Statik yapısı nedeniyle pek önerilmez. Kareleri en iyi odak noktasını çerçevelemek için kullanabiliriz.


Kompozisyonda gençliği, akışı hareketi anlatmak için belki de en iyi şekil “S” şeklidir. Bir nehrin akışına, yolun gidişine derinlik katmak için Hogarth’ın adıyla anılan “S” şeklinden yararlanabiliriz. Dikkat edilmesi gereken şey “S” hareketinin birden bitmemesi ve eğrinin çerçeveden taşmamasıdır.



S şekli

Daire kompozisyonda öğeler arasında eşitlik ve birlik vurgulanır. Işınlar ve birleşen çizgiler fotoğrafa derinlik hissi katar. Çizgilerin birleştiği nokta enerji ve yaratma kaynağı olarak algılanır. Geniş açılı objektifler ile bu duygu daha güçlü olarak ifade edilir.


Yatay çizgiler sakin ve trankilizan(sakinleştirici) bir atmosferi anlatır. Dikey çizgiler ise güç ve güç sembollerini anlatır, bir dikilme bir azamet duygusu verir. Dalgasız bir deniz, yatan bir insan silahlı bir asker ve gökdelenlerin bize verdiği duyguyu fotoğrafı dik veya yatay çekerek arttırabiliriz.


Tekrarlanan motifler, tıpatıp aynılık simgeleridir. Binlerce civciv tarfikte sıkışmış arabalar, sıra yapmış askerler, karıncalar, ayçiçeği tarlası, vapurdan inen insanlar hep bu duyguyu şiddetlendirerek verirler.


Simetri görsel dünyanın başka bir biçimsel kavramıdır. Bir elmanın yarısı, manzaranın suda yansıması, kelebeğin kanatları, Rorshach kartları, eski mimari eserler simetrik yapıları ile karşımıza çıkarlar. Bazen suya atılan bir taş simetrik bir yansımada anti-simetri yaratarak dinamizm yaratabilir.


Görsel sanat araçlarının uyum içinde kullanılması, kavram kargaşasından uzak, amacına uygun fotoğraflar üretilmesiyle sonuçlanır. Bu hafta sonu yürüyüşte manzaraya bakarken elinizle bir çerçeve yapın. Duvarınızda asılıymış gibi bakın gördüklerinize. Gördüğünüzü beğendiyseniz güzel bir fotoğrafınız oldu demektir.


Hazırlayan : Hayriye ÖZEL


Kaynaklar :

Dokuz Eylül Üni.Güzel Sanatlar Fak.

Cumhuriyet Üni.Güzel Sanatlar Fak.

Arçelik Fotoğraf Kulubü

Sabit Kalfagil / Fotoğraf Sanatında Kompozisyon

Aydemir GÖKGÖZ/ Bütün Yönleriyle Fotoğrafçılık

Web Fotoğraf Okulu 
Fotoğraflar : Faika Berat PEHLİVAN




Tüm Hakları Saklıdır © All Rights Reserved

www.fotoritim.com Sitesinde Bulunan Yazılı ve Görsel Eserlerin Bütün Hakları ve Sorumluluğu Eser Sahiplerine Aittir.

All Images and Text Published in www.fotoritim.com are Copyright © Protected by The Author, All Rights Reserved.

Use By Author Permission Only.
Hayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta KompozisyonHayriye Özel : Fotoğrafta Kompozisyon

# Resim, Heykel # Hareket Sanatları # Tiyatro & Dramatik Sanatlar # Fotoğrafçılık - Fotoğrafçılık Eğitim Dersleri # Grafik ve Tasarım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans