Translate

Sayfalar

28 Mart 2016 Pazartesi

Hiç bir yazar her düşündüğünü yazmaz


Juan Rulfo, “Yaratma Uğraşı” başlıklı denemesinde, bir yazarın aklından geçen her şeyi kâğıda dökemeyeceğini, düşüncenin dile gelmesinin son derece zor bir iş olduğunu vurgular. Bu tespit, düşünce ile yazı arasındaki girift bağı aydınlatması açısından değerlidir. Görsel sanatları bir kenara bırakırsak, edebî metinlerin genellikle tek başına bir çabanın mahsulü olduğunu, yazarla metin arasındaki düşünce akışının tek bir yönde ilerlediğini de kabul etmiş oluruz. Sanat eserlerinde farklı bakış açılarını yakalamak, çoğu zaman ekip çalışmasıyla mümkün olur. Disiplinlerarası temalarla şekillenen yapıtların baskın bir fikirle sınırlı kalmaması, işte bu kolektif emeğin sağladığı çeşitlilikle açıklanabilir. Oysa yazar, eserini kaleme alırken yapayalnızdır. Düşüncenin yazıya tam olarak geçirilememesi fikri de bu yalnızlıktan kaynaklanır.
YAZARAK HATIRLAMAK
Dünya edebiyatında yazarların bir araya gelip ortak eserler ürettiğine sıkça şahit oluruz; ne var ki yerli edebiyatımızda bu türden işbirliklerine pek rastlanmaz. Ahmet Güntan ile Lâle Müldür’ün Metis’ten (Kasım 1990) çıkan ortak şiir kitabı Voyıcır 2; Bülent Erkmen’in tasarladığı, beş yazarın birlikte kaleme aldığı Beşpeşe romanı (Metis, Haziran 2004); en son da Enis Batur ile Yiğit Bener’in birlikte hazırladığı Simültane Cinnet (Sel, geçtiğimiz yıl) bu nadir örnekler arasındadır.Şimdi ise İletişim Yayınları, Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin’in ortaklaşa hazırladığı Kurbağalara İnanıyorum ile bu geleneği sürdürüyor. “Edebiyat Üzerine Yazışmalar” alt başlığını taşıyan kitap, önceki projelerden farklı bir yol izler. Daha önce adı geçen çalışmalar, yazarların kendi uzmanlık alanlarında ürettiği eserlerken, bu kez üç romancı ve öykücü, alışık oldukları türlerin dışına çıkarak edebiyat üzerine düşüncelerini paylaşıyor. Barış Bıçakçı’nın kaleme aldığı “kişisel önsöz”den öğrendiğimiz kadarıyla fikir Behçet Çelik’e ait. Bir araya geldiklerinde edebiyat, kitaplar ve hayata dair pek çok konuyu konuşurlarken, bu sohbetlerin unutulup gitmesinden duyulan kaygı, Çelik’i böyle bir projeye yöneltmiş.Kurbağalara İnanıyorum, yaklaşık bir yıl boyunca yazarların e-posta yoluyla sürdürdüğü yazışmaların derlemesi. Üç yazar da aynı kuşaktan, yakın yaş aralığında olduğu için metinlerde içten, samimi bir ton hâkim. Tasarlanmış bir proje olmasına rağmen kitabın en çarpıcı yanı, dağınık ve çok yönlü görünen akışına rağmen kurgusal bütünlüğünü hiç yitirmemesi. Kitap Barış Bıçakçı’nın mektubuyla başlar; Ayhan Geçgin’in önerisiyle okuduğu J. M. Coetzee’nin Romancının Romanı’ndan yola çıkar. Ardından mektuplar, bu romanın üç yazarda uyandırdığı izlenimlerle başka kitaplara, başka temalara sıçrar ve okuma-yazma ilişkisi etrafında dolanır.CEVAPSIZ SORULARYazarların edebiyata dair düşüncelerinin yanı sıra kendi yazma maceraları da kitabın ilerleyen bölümlerinde belirginleşir. İşte tam bu noktada yazma teknikleri, bir eserin oluşum aşamaları, taslakların geçirdiği evreler sıkça gündeme gelir. Kurbağalara İnanıyorum, yazarların bireysel yazma serüvenleri ve okuma izlenimleriyle zenginleşen, adeta bir edebiyat şöleni sunar.Yazarlar eserlerinde neyi anlatmak ister, anlatılanlar yazarın hayatıyla ne kadar örtüşür? Üç yazar da bu sorular karşısında eli kolu bağlı kalır; yanıt veremezler. Bu çelişki, sanırız çoğu yazarın yaşadığı ama dile getirmekte zorlandığı bir haldir. Eserlerin doğuşu ya da yazılma sebepleri bir yere kadar açıklansa da, meraklı okurun sormaktan vazgeçmeyeceği bu sorulara yazarlar da net bir cevap bulamaz. Behçet Çelik, bir mektubunda bu açmazı şöyle örneklendirir: “Almanya’daki panelde moderatör, Ayhan’a neden ikinci tekil kişiyle roman yazdığını sorduğunda, Ayhan’ın suskun kalması geldi aklıma. Yazarın bunu bilmesi şart mı? Metne bu kadar hâkim olmalı mıyız? Bence hayır. Neden mi? Çünkü: Bilmiyorum.”Kitabın sonraki sayfaları daha çok okuma, düşünme ve yazma ekseninde ilerler. Mektuplar edebiyattan felsefeye, sinemadan psikolojiye uzanan pek çok başlıkta dolaşsa da, asıl katkısı yazarların iç dünyalarını, kaygılarını ve yazından beklentilerini açıkça ortaya sermesi. Rulfo’nun yazının başında aktardığımız cümlesi burada tam anlamıyla karşılık bulur. Kurbağalara İnanıyorum’da düşüncelerini yazıya aktarmakta zorlanan yazarlar, kendi edebiyat evrenlerinin kapılarını ardına kadar açar ve okuru bu karmaşık dünyaya samimiyetle buyur eder.
Kitapta eksik bulduğum tek şey, sonunda bir yazar ve eser dizini olmaması. Yine de, kitabın sonunda okurun elinde epeyce not biriktiğini, bu notlarla başka yazarlara ve kitaplara çoktan yol aldığını tahmin etmek zor değil.Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin’in imzasını taşıyan bu özgün edebiyat metinleri, modern Türk edebiyatını yazarların gözünden okuma ve yorumlama fırsatı sunuyor. Dahası, bu ortak çaba ve fikir teatisi, düşüncenin yazıya aktarılmasının ne kadar güç olduğunu bir kez daha hatırlatırken, bunun mümkün olabildiğine de hep birlikte şahitlik etmemizi sağlıyor.


# Resim, Heykel # Hareket Sanatları # Tiyatro & Dramatik Sanatlar # Fotoğrafçılık - Fotoğrafçılık Eğitim Dersleri # Grafik ve Tasarım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans