Translate

Sayfalar

26 Ocak 2011 Çarşamba

Figüratif Sanat

Resim ve heykel sanatlarında, yalnızca gerçek varlık ve nesnelere gönderme yapan betileri kullanan sanat anlayışı. Soyut yada nonfigüratif sanata karşıt bir yönelimdir.

NON-FİGÜRATİF SANAT.(İng. Non-figurative art). Resmin yüzeyindeki biçimlerde figürsüz ifadeyi gerçekleştiren, doğa görüntülerine bağlı olmayan sanat akımıdır. 20. yüzyılda ortaya çıkan müzik ve görsel sanatlarda yaygın olarak kullanım alanı bulan soyut sanat, non-figüratif, abstre, non-objektif isimlerle de ifade edilir. Resimde, renklerin her hangi bir şeyi yansıtmaksızın, coşkusal bir çekicilik uyandırarak, hareketli ya da duran, çizgisel ya da biçimsel etkileri üzerinde durarak çalışılmasını gerçekleştirmiştir. Soyut resim, doğada olmayan biçimler, renk ve lekelerle yapılan bir çeşit çalışmadır. Renkler ve ışık kullanılarak kompozisyonlar oluşturulur. İlk Soyut Resmin kurucusu Kandinsky’dir. Eşya, doğa ve canlıların görünüşlerinden faydalanmayı reddedip, resimde renk, çizgi ve düzlemleri düzenleyerek bunlarla heyecan verici kompozisyonlara ulaşmayı amaçlayan soyut sanatı ilk ortaya atan, 1910 yılında ilk eserini veren Kandinsky olmuştur. Soyut sanat ile non-figüratif sanatı birbirinden ayrı tutmak sorun olmuştur. Bu sanatın başlangıcı doğadandır, sonu ise doğadan tamamen uzaklaşmıştır. Oysa nonfigüratifte, başlangıçtan itibaren, doğaya bağlı olmadan bir çalışma söz konusudur ve bu çalışmada, dünyadaki nesneler değil, renklerin, çizgilerin biçim düzenleri ifade edilir.

YENİ FİGÜRASYON EĞİLİMİ

1960’ta başlayan yeni siyasal dönemde, toplum ve insana yönelen ilgi, figüratif resimde biçim-içerik birlikteliğinin çözümünü gündeme getirmiştir. Akademide, geleneksel figüratif resme ve biçimsel soyut araştırmalara karşı tavır alan bir grup öğrenci ve genç sanatçı, 1964’den sonra, “Yeni Figürasyon” eğilimi çevresinde özgür arayışlara yönelmişlerdir.

1960’da Avrupa’da başlayan “yeni figürasyon” sanat akımı, Türk resminde de bu akıma koşut olarak dışavurumcu-sürrealist ve toplumsal-eleştirel-gerçekçi yönlerde gelişme göstermiştir. İçeriğe yönelik yeni tavırla, çağdaş insanı kuşatan toplumsal ve içsel yaşam gerçekleri, sanatçı için kaynak oluşturmuştur.

Bu eğilime 1960 başında, Paris dönüşü katılan Cihat Burak, Akademi’deki gençlerden önce fantastik ve toplumsal eleştiri içeren yapıtlar üretmeye başlamıştı. 1963-1968 yılları arasında ise, genç kuşak sanatçılarının psikolojik kökenli, çağdaş arayışlarında ortaya koydukları değişik anlatım biçimleri, yeni figüratif resme eğilimi artırmıştır. Burhan Uygur (1940-1980), toplumsal ve ruhsal yaşantıları ele aldığı yapıtlarını fantastik bir anlayışla işlemiş, Alaeddin Aksoy (d.1945), dışavurumcu-sürrealist anlatımıyla masalsı bir dünyayı dile getirmiştir. Fantastikgerçekçi çalışmalarına 1965’te başlayan Utku Varlık (d.1943), fantazya ve simgenin bireşimini içeren ve figürlerinin, müdahale edilmiş fotoğrafik görüntülerinin, düşsel mekânlarda kullanıldığı yapıtlarında; soyut biçimleri simgesel olarak değerlendirmiştir. Mehmet Güleryüz (d.1936), dışavurumcu bir anlayışla ve çizgisel anlatımın egemenliğinde imgesel yorumlara yer verdi. Oktay Anılanmert (d.1939), fantastik figür yorumları ile dikkati çekmiş, 1980’lerde insanın bilinçaltına itilmiş cinsel dürtülerini fantastik yorumlarıyla, yeni bir boyutta çözümlemeye yönelmiştir. 1968’den sonra psikolojik kökenli portreler gerçekleştiren Ergin İnan (d.1943), çoğunlukla böcekleri konu aldığı yapıtlarında, imgeler arasında kurulan görsel ve simgesel ilişkileri işlemiştir. Dışavurumcu-sürrealist anlatımda Coşkun Gürkan (d.1942) (Komet), mizah yüklü özgün yapıtlarını, lekeci anlayışıyla ortaya koymuştur. Ömer Kaleşi (d.1932), tek figürlü düzenlemelerinde, insan psikolojisinin gizemini irdeleyerek özgün yorumlara ulaşmıştır. 1971’den sonra Balkan Naci İslimyeli (d.1947), masal dünyasını resmettiği, çizgisel anlatımlı fantastik çalışmalarından sonra, akademik resme tepki olarak, halk resmi etkili figürasyona yönelerek, figür yorumunu simgesel yapıda oluşturmuştur. Aydın Ayan (d.1953), özgür figürasyonla özdeşleşen figürlerinde, deformasyon ve simgesel öğelerle anlatımını zenginleştirmiş, konuları ise, fantastik-gerçekçi yaklaşımla ele almıştır.

Toplumsal-eleştirel-gerçekçi anlayışta; 1960’dan sonra Cihat Burak, sosyo-politik eğilimini yansıtan mizah ve erotizmi birleştirdiği kadın konulu dışavurumcu anlayıştaki yapıtlarında (1966), süsleyici ve simgesel öğelerle yorumlarını ortaya koymuştur. Mehmet Güleryüz, 1963’ten sonra, fantastik imgelere yer verdiği, çizgisel anlatımdaki yapıtlarında, cinselliği, kentsel yaşantıyı ve insan ilişkilerini bayağılaştıran bir tavırla, toplumsal eleştiri yüklü yorumlar ortaya koydu. 1971’den sonra, İbrahim Örs (d.1946), simgesel öğelerle, toplumsal eleştiri yüklü, çarpıcı yorumlara ulaşmıştır. Neşe Erdok (d.1940), toplumsal yaşamda itilip, kakılmış, yoksun insanların ruhsal yapılarını öne çıkartarak ve renkten çok biçimi yeğleyerek, toplumsal eleştirel gerçekçi anlatıma yönelmiştir. Özer Kabaş (d.1934), deniz işçilerinin yaşam koşullarını, simgesel öğelerle dramatik olarak anlatmakta, Seyyit Bozdoğan (d.1944) sosyal eleştiri içeren, güncel yaşam konularına değinmektedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sanat,Resim,Heykel,Tiyatro,Sinema,Fotoğrafçılık,Dans